ediyor. Hattâ burada mühim ve müşkül-pesend ulemalar dahi güneş gibi inanıp tasdik ediyoruz, diyerek imza ediyorlar.

Şüphemiz kalmadı ki i’caz-ı Kur’an’ın yüz cüzünden bir cüzü, şu tefsirine in’ikas etmiş. Yalnız şu fark var ki i’caz kasdîdir, kasden de kimse muaraza edemez. Şu kitabın tevafuku ise fıtrî, ihtiyarsız olmak cihetiyle hârika olur. Keramet sayılır. Kasdî ve sun’î bir surette muaraza edilmez. Her ne ise… Şu nüshayı kardeşiniz Abdülmecid bir defa görsün, inşâallah ona da bir vakit bir tane yazılacak. Şayet orada birisi aynen istinsah etmek niyet etse çok dikkat etmek gerektir. Çünkü bu risalenin hurufatı da sırlı, kendine güvenmeyen yazmasın.

Sâlisen: Kardeşimiz Fethi Bey ne haldedir, neden az görüşüyorsunuz? Ben ona çok dua ettim ve ediyorum. Sen bir muzır memurun yüzünden, onunla az görüşmen beni müteessir etti. Allah kabul etsin, ben de ona çok defa dua ettim. İnşâallah tam bir arkadaş, bir muhatabın olan Hâfız Ömer, Risale-i Nur’un intişarına mühim bir vasıta olacak ki her mektubunda onu ciddi alâkadar görüyorum.

On Altıncı Lem’a namındaki üç mühim meseleden ibaret bir risaleyi, sizin için yazdırıyorum. Yetişirse onu da gönderiyorum. Lillahi’l-hamd burada gittikçe Risale-i Nur’un şakirdleri ve yazıcıları çoğalıyor. Ne vakit az fütur başlasa bir teşvik kamçısı hükmünde bir şey zuhur ediyor. Ezcümle sofi-meşrep ve yazıda muvakkaten tembellik eden bir kısım kardeşlerimize yazılan bir mektubun nüshasını, melfufen gönderiyorum. Belki tembel olmayan fakat tembelleşen Abdülmecid de görür.

Muhterem valideniz ne haldedir? Onu da merak ediyorum, çok dua ediyorum. Hastalığın her bir saati, bir gün ibadet hükmünde olduğunu benim tarafımdan hem ona hem Hoca Abdurrahman’a söyle. Başta pederiniz, Fethi Bey ve Hoca Abdurrahman, İmam Ömer, Kemaleddin gibi dostlara selâm ve dua ediyorum ve dualarını istiyorum.

اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى

Kardeşiniz

Said Nursî

***