(Sabri’nin fıkrası)

Eyyühe’l-Üstadü’l-Muhterem!

Bu kere Yirmi Yedinci Mektub’un İkinci Zeylini, Yirmi Sekizinci Mektub’un Beşinci, Altıncı Meselelerini bi’l-istinsah asıl maa-suret takdim ediyorum. Bendeleri Yirmi Yedinci Mektub’un telif ve tesis ve tertibinde, çok mühim bir isabet hissediyorum ki bu mektubun telifindeki gaye, kat’iyen mektub sahiplerini ilan ve teşhir olmadığı, belki muhtelifü’d-derecat zevi’l-efkâr ve elbabın her biri, Nurların ancak yüzde birer hâssalarını ve fevaidini görerek, dellâl-ı Kur’an’ın bir dereceye kadar nidalarını taklide çalışmaları, ayrıca bir zevk ve letafet ihsas ediyor.

Nur deryasını görmeyen bazı kimseler müştakane soruyorlar ki: Mensup bulunduğunuz Nur eczahanesinde ne gibi mualecat var ve asıl mevzuları nedir? Evvelce bu suale karşı Risaletü’n-Nur’u mümkün ise birer birer göstermeye, değilse aklım erdiği kadar söylemeye mecbur idim. Şimdi ise Risaletü’n-Nur’un yüzde on nisbetinde mevzuunu mümkün mertebe ifadeye hazırım. Ve nim bir fihristini andırır Yirmi Yedinci Mektub’u veriyor ve bildiriyorum. Cüz’î küllî maksadımı bildirebiliyorum. Nurların ekser aksamı vücuda geldikten sonra Yirmi Yedinci Mektub âdeta işaret tabancası gibi endaht edildi. Ve hem de Nur deryasının askerleri beyninde, bir nevi müsabaka vazifesini de gördü. Her müntesip meşher-i Nur’a, az çok hünerini döktü.

Sabri

***

(Sabri’nin fıkrasıdır.)

Eyyühe’l-Üstad!

İyd-i saîd-i fıtrînizi tebrik ve bi’l-vesile dest ü dâmen-i kerîmanelerini öperim.

Efendim, her an Nurlar ile tagaddi eden ruh-u âcizanem, yine evvelki cuma günü mugaddi bir nura muntazır iken, Yirmi Dokuzuncu Mektub’un Üçüncü Kısmını ihsan ve irsal buyurulmakla fakir talebeniz müşerref ve müstefid ve minnettar kalmıştır. Bir saatlik misafir kalan bu eser-i kıymettar ve manidarı hemen Abdullah götürdü. O rüya-misal gördüğüm eserin, bir haftadan beri dimağımdaki