parçayı da onun istemesi ve “Üniversite talebeleri çok muhtaç ve müştaktır.” demesi üzerine gönderdik. Fakat o genç şakirdin tecrübesi az olmasından, Nurların himayesine kâfi gelmediğinden ve lâyık ellere vermek ve muattal kalmamak için Nur şakirdleri hususan İstanbul’a yakın olan veya uğrayan veyahut İstanbul’un içinde bulunanlar, Nur’un neşir ve himayesinde ona yardım etmek lâzımdır.

Sâlisen: Denizli’nin bir manevî kahramanı merhum Hasan Feyzi’nin (rh), Isparta kahramanı merhum Hâfız Ali’nin (rh) yanına gitmesi gerçi bizi çok müteessir ediyor fakat onun gayet has bir talebesi ve Nur’un hâlis bir şakirdi sıddık Muharrem’in dediği gibi deriz:

O, bir cihette ölmemiş belki vazifesini acele bitirmiş, âlem-i berzaha istirahat için gitmiş, terhis edilmiş. Hâfız Ali ile beraber manen, şefaatleriyle ve bıraktıkları tesirli Nur hakkındaki eserleriyle yardım ediyorlar; yine manen Nur’a çalışıyorlar. Elbette manevî şehit hükmünde olmalarından “Meyve”nin On Birinci Mesele’sindeki ilm-i nahiv talebesinin kendini medresede bildiği gibi; Hâfız Ali ile Nur hakikatlerinin müzakeresi ve vefat eden Nurcuların dairesinde meşgul olmalarını, merhamet-i İlahiyeden kuvvetle ümitvarız. İnşâallah Cenab-ı Hak, onun vazifesini dünyada gördürecek, Nur dairesinde çok Hasan Feyzileri yetiştirecek. (Hâşiye)

Yalnız o mübarek kardeşimiz, benim gibi resmî ilaçlardan çekinmediği için bir sehivdir. Ben ondan ziyade ızdırapta iken “Nurcuların duası yeter.” diye maddî ilaçları aramadım ve hastalık hakkında kimsenin fikrini alıp evham etmedim. O merhum kardeşimiz, bu noktada bana muvafakata muvaffak olamamış. Nurlar hakkında parlak fıkralarında, bu bîçare kardeşine kendini kurban etmeye söz verdiğinden ve Nur vazifesini acele yapmasıyla istirahat âlemine gitti. Ben hem onun akrabasını hem Muharrem gibi kıymetli, ciddi talebelerini ve Denizli ve civarı Nurcularını tekrar taziye edip bizler gibi onlar da o merhumu hasenatlarına hissedar ederek hasenat

___

Hâşiye: Bu merhum kardeşimizin Nur’a ait müteaddid vazifelerini tamamen görecek ve şakirdlerin tensibiyle ve meşveretiyle intihab edilecek bir yeni kahraman bulununcaya kadar, o vazifeleri taksimü’l-a’mal suretinde her bir şakird bir vazifesini yapmaya başlasın. Demirbaş Ali Osman, bu vazife Isparta’da sana düştü. Hem oradaki kardeşlerin meşvereti ile onun yeri boş kalmamak için Nur’la onun gibi çok alâkadar birisi, şimdilik Denizli Hüsrev’i vaziyetini alsın. Ona hediye ettiğim takkeyi muhafaza etsin tâ hakiki sahib çıkasıya kadar.