Denizli tüccarı, aslı Burdurlu Hâfız Mustafa’ya hitaptır

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ رَسَائِلِ النُّورِ

Aziz, sıddık kardeşim ve hizmet-i Kur’aniyede muvaffakıyetli arkadaşım!

Sen binler safalarla geldin, beni ebedî minnettar ettin. Ve sadık arkadaşlarınla Risale-i Nur’un serbestiyetine hizmetiniz o derece büyük ve kıymetlidir, değil yalnız bizi ve Risale-i Nur’un şakirdlerini belki bu memleketi belki âlem-i İslâm’ı manen minnettar ettiniz ki ehl-i imanın imdadına yetişmeye Risale-i Nur’un yolunu serbestçe açtınız.

Ben, bir seneden beri seni ve seninle beraber bu serbestiyetine çalışanları, Merhum Hâfız Ali ve Hüsrev gibi Risale-i Nur’un kahramanlarıyla beraber manevî kazançlarıma, dualarıma şerik etmişim hem devam edecek. Buraya kadar her bir dakika yoldaki, bir gün Risale-i Nur’un hizmetinde bulunduğun gibi beni minnettar eyledin. Hâkim-i âdil namını alan malûm zatı ve lehimizde onunla beraber çalışanları, bu hakiki adalete hizmetleri için âhir ömrüme kadar unutmayacağım. Altı yedi aydır onları da aynen manevî kazançlarıma şerik ediyorum.

Bana teslim ettikleri Risale-i Nur’un bir kısmını, kardeşlerime cevap vereceğim, bütününü yazsınlar, onlara hediye edeceğim. Çünkü onlar, Risale-i Nur’un bundan sonraki hizmetine tam hissedardırlar. Bu meselede ben Denizli şehrini kendi karyeme arkadaş edip bütün emvatını ve ehl-i imanın hayatta olanlarını hem kendim hem Risale-i Nur’un talebeleri, manevî kazançlarımıza hissedar etmeye karar verdik. Denizli hapishanesini de bir imtihan medresemiz telakki ediyoruz. Ve bizimle alâkadar hem Denizli’de hem hapiste umumuna ve hususan tam adaletini gördüğümüz mahkeme heyetine çok selâm ve dualar ederiz.

***