yapılsa ve ona verilmeyip tabura verilse o bir tek katl bin cinayet hükmüne geçerek bin neferi mesul eder ve cezaya çarpar.

Aynen öyle de meydandaki görünen ehemmiyetli kusurlar onları işleyen ölmüş adama verilmezse beş yüz belki bin seneden beri gaziliğini ve hakperestliğini dünyaya gösteren ve ferman-ı şerefini ve Kur’an bayraktarlığını kılınçlarıyla ve kanlarıyla imzalayan bir orduya havalesiyle, o kusurlar binler derece ve erkânları adedince ziyadeleşir, o ordunun pek parlak mazisini dehşetli karartır ve bu asrın ordusunu, geçen asırların aynı orduları önünde mahcup ve mes’ul eder. Ve mevcud şerefler, zaferler tek adama verilse binler derece küçülür, erkân ve efrad adedince gazilik ve hayırlar bir tek hükmüne geçer söner, daha kusurlara karşı keffaretü’z-zünub olmaz.

İşte bu sebepler içindir ki ben onun dostluğunu bırakıp onun yerinde, ehemmiyetli bir zamanda içinde bulunduğum ve tesirli hizmet ettiğim o ordunun dostluğunu aldım ve binler derece daha ehemmiyetli şerefini muhafazaya Risale-i Nur ile çalıştım.

Emirdağı’nda Said Nursî

***

Yirmi senede kaç vilayetin zabıtaları kıyafetime ilişmedi. Yalnız yirmi beş sene evvel Ankara Valisi Nevzad Bey, cebren kıyafetime ilişmek istedi hem muvaffak olamadı hem kendi kendini intihar etmekle tokadını yedi. Hem Afyon Valisinin büyük bir memuru, cebren kıyafetime emir vermesine mukabil, Emirdağı’nın küçük bir adliye memuru ona mukabele edip “Kanun haricinde hiçbir şey yapamayız.” demiş, kanun-perestliğini göstermiş. Hem buranın kaymakamı evham etmeyip bana zulmetmediği için o vicdanlı zatın tebdiline çalıştılar. Hem camiye, cumaya gitmeye beni men’eden merdüm-girizlik hastalığı ile beraber, maddî birkaç hastalığa binaen, bir hafta rapor verip beni ifademi almaya sevk etmemek için doktorluk kanunu ile amel ettiğime binaen tâ Afyon’dan iki doktor gönderip onun raporunu bozmak, onu da mahkemeye vermek derecesinde keyfî kanunlara maruz olmuşuz.

***