ziyade kendimi göstermeye ve ziyade hüsn-ü zan edenlere karşı hoş görünmek için kendimi makam sahibi göstermek ve sırr-ı ihlasa tam münafî kendini büyük göstermek ve vakar perdesi altında benliğin zararlı ve fâni zevkini aramak haletleri ise ey nefsim meftun olduğun o zevkleri hiçe indirirler.

Ey nefis! Ey zevke müptela bedbaht kör hissiyat! Binler dünyevî zevki alsan, şu vaziyette yine bozulur, o zevk ayn-ı elem olur. Madem yüzde doksan mazideki ahbap âdeta güya beni berzaha çağırıyorlar, bu hazır zamandaki on dosttan ben kaçmaya mecbur oluyorum. Elbette bu ihtiyarlık ve yalnızlık hayata, berzah hayat-ı maneviyesi bin derece müreccahtır diye bu iki hakikatle hadsiz şükürler olsun o ikinci nefs-i emmare tam susturuldu, kalp ve ruhtan gelen zevke razı oldu, şeytan dahi sustu. Hattâ damarlarımdaki maddî hastalık da gayet hafifleşti.

Elhasıl: Ölsem, vazife-i Nuriye daha ziyade ihlas ile rekabetsiz, ittihamsız inkişaf eder.

Hem bu zamanda aramadığım cüz’î, muvakkat zevk ve bu hayat ve dünya gözüyle fütuhat-ı Nuriyeden gelen lezzet bedeline çok ağır, soğuk ve nâhoş tekellüf elemlerinden ve hodfüruşluk zahmetlerinden ve tasannu zararlarından kurtulmak vardır.

Hem bu senede bir defa ey nefis, ruh ve kalp ile beraber çok müştak olduklarınız eski zevkli ve hayatımdaki yaşadığım memleketleri ve ünsiyet ettiğim ahbapları ve müfarakatlarından çok mahzun olduğum kardeşleri görmek için beraber kısmen hakikaten, kısmen hayalen o geçmiş mazide gezdin. Sen de gördün ki o sevimli, müteaddid vatanlarımda, yüzde ancak bir iki ahbabı bulabildin. Ötekiler, bütün berzah âlemine göçmüşler ve o sevimli hayat levhaları değişmiş, elîm ve hazîn bir vaziyet almış. Daha o ahbapsız yerleri görmek istenilmez. Onun için bu hayat ve bu dünya bizi kovmadan evvel ve haydi dışarıya demeden, biz kemal-i izzetle, Allah’a ısmarladık deyip izzetimizle bu fâni zevklerimizi bırakmalıyız.

اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى

Umum kardeşlerimize binler selâm ve dua eden,

hasta fakat tam mesrur kardeşiniz

Said Nursî

***