Bunun bir hikmeti budur: Kat’î emir verilmiş ki “Said’i cebren hükûmete getiriniz!” Bekçiler ve bir onbaşı gelmişler. Kapımı kapamıştım, kilitlemiştim. Onlar demişler: “Biz istifa ederiz, onun kapısını kırmayacağız.” Dönmüşler, gitmişler.

Demek bu hususi zelzele, müdafaatımdaki zelzeleler gibi Risale-i Nur’la alâkadardır ki bu defa hususi kaldı hem şiddetiyle beraber zararsız geçti. Eğer Nur’un buradaki küçücük medresesinin kapısını kırsaydılar elbette tokat ciddi olacaktı, yalnız ihtar için olmayacaktı.

Gerçi bu taarruz cüz’î ve hafif idi fakat ben gizlemem ki hiç bu defa gibi damarıma dokunmamıştı. Fakat Nur ve Nurcuların hatırı için hârika tahammül ettim. Çünkü o bedbaht, hükûmette, vazife sandalyesinde bana şetmedip hizmetçime der: “Git, ona söyle!” Hükûmetin nüfuzunu serseri şahsına mal ederek meydan okumuş ve Eski Said’in bende irsiyet kalan damarıma çok ilişti. Fakat fevkalâde ehemmiyetli olan sükûn ve temkin ve itidal-i dem ve sabır ve tahammülün kat’î lüzumu beni teskin etti.

Sâlisen: Marangoz merhum Barlalı, hârika sadakatli Mustafa Çavuş’un tam yerine geçen Medrese-i Nuriyenin tam çalışkan kahramanlarından Marangoz Ahmed’in benim için Sava’nın Davraz Dağı’nda berzahî ve uhrevî bir menzil, bir mezar düşünmesi ve yazması, beni çok sevindirdi ve hazînane ağlattırdı.

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Tekrar mübarek ramazanınızı tebrik ederiz. İki kahraman kardeşin ve Mu’cizat-ı Ahmediye’de yedi çocuğun bir cihette bir sekizincisi hükmüne geçen Süleyman Rüşdü’nün mübarek kerîmesinin makine ile Zülfikar-ı Mu’cizat’a çalışmasını ve Hüsrev ve Tahirî’nin şirin ve dikkatli yazılarını teksir etmeye fedakârane deruhte etmelerini bütün ruh u canımızla onları tebrik ederek, şimdiye kadar pek fevkalâde Nurlara ettikleri kıymettar ve meyvedar sâbık hizmetlerine karşı, Risale-i Nur hesabına binler mâşâallah ve bârekellah ve veffekakümullah deriz. (Hâşiye)

***

___

Hâşiye: Latîf bir tevafuktur ki bir aydan beri burada hiç yağmur gelmiyordu ve kalbimiz dahi malûm taarruzdan Nurculara gelen füturdan ağlıyordu.