hocalara ve kardeşime hem şimdiki Ankara’da ve İstanbul’daki resmî hocalara bağırarak dedim:

“Ey insafsızlar! Neden hem vazifeniz hem medresenin mahsulü hem size farz-ı ayn gibi lüzumu bulunan bu hizmet-i imaniyede bana yardım etmiyorsunuz. Belki de sizin lâkaytlığınızdan çokların çekilmesine sebebiyet veriyorsunuz. İmam-ı Ali’nin (ra) âhir zamanın bir kısım hocalarına vurduğu tokattan hissedar oluyorsunuz.” diye dehşetli bir itiraz kalbe gelirken birden kalbini bozmayan hocaları müdafaa etmek için üç mana ihtar edildi:

Birincisi: Resmen iki büyük merkezde, iki heyet-i ilmiye, beyanı münasip olmayan çok esbaba binaen, her vesile ile hoca kısımlarının Risale-i Nur’dan çekilmeleri için çok vasıtaları istimal ediyorlar. Memuriyet gibi derd-i maişet belasıyla bîçare hocaları dairelerine çekip Nurlardan uzaklaştırıyorlar. Bîçare hocalar, Nurların kıymetini bilmiyorlar değil; belki derd-i maişet veyahut o heyet-i ulemadaki büyük hocalara itimat edip ve kendi tahsil ettiği ilm-i dinî kendi imanını kurtaracak derecesindedir zannıyla lâkayt kalıp ruhsatla amel etmeye kendine fetva buluyor.

İkinci Mana: Bu kadar dehşetli bir hücum ve tazyike maruz kalan Risale-i Nur şakirdlerini, evham yüzünden, güya Menemen ve Şeyh Said vakıaları gibi bir hâdisenin ihtimali var diye iki defa imha için hem perde altında eskiden beri düşmanlarım hem resmen kanun ve idare ve siyaset cihetinde merhametsiz bir surette bazı erkân-ı hükûmetin bizi iki defa hapis ve ittiham etmesi ve resmî ve gayr-ı resmî propagandalarla herkesi bizden ve Nurlardan ürkütmesiyle elbette hassas ve bir derece zayıf hocalara ehemmiyetli bir korku verip bir mazeret olur. Onun için ekseriyet değil; belki yalnız fevkalâde bir cesaret ve gayret taşıyan bir kısım hocalar, Nurlar dairesine girip girmeyenleri de bir derece affettirdiler.

Üçüncü Mana: Şimdilik tehir edildi. Bazı hocalar “Minare kadar yüksek bir adamı” hem “Alnında okunacak bir yazı bulunacak.” hem “Birden eli bir su ile delinecek.” gibi hakikatin perdesi olan teşbihleri hakikat zannetmek bahanesiyle, Nur’un bazı ihbarat-ı gaybiyesi, sathî nazarlarına muvafık gelmiyor; ona daha yanaşmıyor.

Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki bu zamanda Risale-i Nur’da, nokta-i istinad olarak avam-ı mü’minînin en ziyade muhtaç oldukları ve Nur’da buldukları öyle bir hakikattir ki hiçbir şeye âlet olmayacak