iki masum evladının, bir kutu içinde yazdıkları nüshalar altında şekerden, ekmekten, aynen Tahirî’nin lokmaları gibi hem onun miktarında elime verildi.

Ben bu tatlı tevafuktan zevk alırken, dünkü gün aynı saatte çok hararetim vardı, çok su içiyordum. Canım, üryani erik hoşafı istedi. Ben bilmiyordum, unutmuştum; şiddetli bir arzu ile hararetimi teskin edecek eskide alıştığım ve çok istimal ettiğim üryani erik, bir kutu içinde ve Âsiye’nin has arkadaşlarından Nurcu Şerife Hanım’ın şekeriyle elime verildi.

Ben de bu çok tatlı tevafukun hatırı için hem masumların hem onların teberrüklerini yüz misli kadar kabul ettim.

Umumunuza binler selâm…

Said Nursî

***

Aziz, sıddık, sarsılmaz, usanmaz, çekinmez, çekilmez kardeşlerim!

Evvela: Bu yaz, derd-i maişet cihetiyle ve bu şuhur-u selâse ibadet haysiyetiyle bir derece Nurların kitabetine fütur verebilir diyenlere beyan ederiz ki: Bilakis, yazmaya şevk verir ve vermek gerektir. Çünkü Nur’un hizmeti hem maişet hem rahat-ı kalbe bereketleriyle yardım ettiği gibi; ibadet-i tefekkürî nevinden olması cihetiyle, mübarek ayların sevaplarına büyük yardımı olur.

Sâniyen: Nur’un bir şakirdi bana dedi ki: Geçen sene daha Nurlar bize teslim olmadan ve hususi bir iade neticesinde burada rahmet dahi hususi bir derece tezahürüyle demiştin ki: “Ne vakit tam serbestiyetle Nurlar okunsa ve yazılsa ve bize iade edilse yağmurla rahmet tam olacak.” haber vermiştin. Hakikaten bu baharda hem Asâ-yı Musa her tarafta merakla yazılması ve okunması hem Zülfikar-ı Mu’cizat yazılmasına şevkle başlanması, bu emsalsiz rahmete bir vesile olduğuna kat’î kanaatim geliyor, dedi.

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvela: Hüsrev’le bir ruh iki ceset ve kendisi, bahadır biraderiyle Nur hizmetinde çok ehemmiyetli mevki alan kahraman Rüşdü’nün