dehşetli gelecek iki cereyana karşı semavî bir muavenetle dayanıp inşâallah galebe eder.

Umum kardeşlerime birer birer selâm. Gelen veya geçen Leyle-i Kadirlerinizi tebrik ederiz.

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Denizli’nin bir Hüsrev’i Hasan Feyzi’nin uzunca, tafsilatlı bir mektubunu vasıtanızla aldım. Ve bildim ki nasıl bir dane, toprak altına konulur tâ çok daneleri sümbül versin, aynen öyle de şehit merhum Hâfız Ali o tarlada, toprak altına girdi, otuz kırk Hâfız Alileri sümbül verdi ve verecek kanaatim geldi. Siz, benim tarafımdan ona ve Risale-i Nur’un hizmetine çalışanlara yazınız ki:

Bir iki sene zarfında Denizli kahramanları, yirmi sene kadar Risale-i Nur’a hizmet ettiklerinden biz Risale-i Nur şakirdleri ebede kadar onların bu iyiliklerini unutmayız. Ve Denizli, nazarımızda ikinci bir Isparta hükmüne geçtiği gibi hapishanesini dahi bir Medrese-i Nuriye manasında biliyoruz.

Feyzi’nin mektubunda isimleri bulunan ve bilhassa hâkim-i âdil ile beraber hakiki adalete çalışanlar (M.H.A.) ve Avukat Ziya gibi bütün o zatlar, değil yalnız bizi belki Anadolu’yu ve âlem-i İslâm’ı manen minnettar eylemişler. Onlar, bizim gibi Risale-i Nur’a sahiptirler. Eğer lüzum olsa elime teslim edilen bir kısım mecmuaları da onlara emaneten okutmak için göndereceğim. Orada kalan kitaplar, lüzumu varsa muattal kalmamak şartıyla kalabilirler. Büyük mecmua elinde bulunan (SVK), muattal bırakmamak ve okutmak ve mümkün ise hapishaneyi teşrik etmek şartıyla onun elinde kalsın. Daha isterse daha başkaları da ona ve oraya göndereyim.

Ben Denizli gibi az bir zamanda, bize ve Risale-i Nur’a metin kahraman sahipleri ve kardeşleri verdiği için elimden gelse kemal-i sürur ve sevinçle onların mübarek hapishanesinde bakiyye-i ömrümü geçirmek istiyorum. Bizimle çok alâkadar ve hapishanede görüştüğümüz veya bana hizmet eden Beylerbeyli Süleyman ve Tavaslı Mehmed Çavuş gibi ne kadar dostlar varsa hepsine çok selâm ediyorum ve her vakit manevî kazançlarımıza ve dualarımıza dâhildirler.