Ve bu sene aynen geçen sene gibi Mi’rac Gecesinden evvel gecede, hiç emsali görülmemiş bir tarzda yağmurun gelmesi ve Mi’rac Gecesi ve gündüzünde devam etmesi, kâinat ve anâsır bu mübarek geceyi alkışladığına bir alâmet olduğu gibi Zülfikar ve Asâ-yı Musa’nın fütuhatlarına –hususan resmî dairelerde– bir emaresi olduğuna kanaatimiz kat’îdir.

Ve bu mübarek gecenin yarısına kadar şiddetli ve çalışmaya bir derece mani bir rahatsızlık ve sancı birdenbire zâil olmaları bana kanaat verdi ki bu mübarek gecede kardeşlerim sıhhat ve âfiyetim için duaları, hakkımda makbuliyetinin eseri olduğuna ve o gecenin bir miktarında ziyade hastalık cihetiyle her bir saati on saat kadar sevaplı bulunmasını bir nevi manevî müjde aldım; Allah’a şükrettim. Erhamü’r-Râhimîn’e hadsiz şükür olsun dedim.

Sâniyen: Nur’un bir kumandanı kardeşimiz Re’fet Bey’in Ankara seyahatiyle Nurlara, az bir zamanda büyük bir hizmete muvaffak olduğuna şüphe yoktur. İnşâallah yakında eseri görünecek. Hususan Diyanet Riyasetinin müntesipleri umumen Zülfikar ve Asâ-yı Musa mecmualarını takdir ve tahsin ile karşılamaları ve tenkit değil belki himaye ve müdafaa edeceklerine söz vermeleri, çok ehemmiyetli bir hâdisedir ve Zülfikar ve Asâ-yı Musa’ya parlak bir ilannamedir.

***

Muhterem Üstadım, Efendim Hazretleri!

Kardeşimiz Müteahhid İsmail Efendi, Hilmi Bey’le hususi olarak her zaman görüşmekte olduğundan, bu hususta lâzım gelen izahatın verilmesini ona havale ederek biz doğruca Diyanet Riyasetine gittik. Orada evvela bizim Isparta’da iken tanıdığımız müderris Hasan Hüsnü Bey vardı. Kendisi Diyanet Riyaseti Heyet-i Müşavere azasındandır. Onunla hususi olarak bir müddet görüştüm ve izahat verdim. Bilâhare beraberce heyet-i müşavere odasına giderek Ankara ehl-i vukuf raporunda imzası bulunan müderris Yusuf Ziya’yı gördüm. Baktım, Zülfikar ve Asâ-yı Musa mecmualarıyla, hakkımızda yazılmış olan evraklar önünde duruyordu. Yanında yer gösterdi, mufassalan izahat verdim.

Dedim: “Sizin raporunuz ve Denizli mahkemesinin kararı ve Mahkeme-i Temyizin tasdiki varken, kitaplarımıza vuku bulan taarruz