benden küsecek ihtimali var ve Risale-i Nur’un hakiki ve safi olan ihlası beni de ihlassızlıkla ittiham etmek ciheti var.

Ben, hakikaten tahayyürde kaldım. Ben işittim ki eğer kabul etmesem, beni daha ziyade sıkacaklar ve belki Risale-i Nur’un tam serbestiyetine ilişecekler. Hattâ şimdiki tazyikleri, beni o iaşe tekliflerine mecbur etmek için imiş.

Madem hal böyledir. اِنَّ الضَّرُورَاتِ تُبٖيحُ الْمَحْظُورَاتِ kaidesiyle, zaruret derecesinde olsa inşâallah zarar vermez. Fakat ben reddettim, reyinize havale ediyorum.

Aziz kardeşlerim! Beni merak etmeyiniz. Ben her zahmette bir eser-i rahmet ve bir lem’a-i inayet gördüğümden, sıkılmıyorum. Sizin gayret ve ciddiyetiniz ve yardımınız, her sıkıntıyı izale eder, daimî sürur verir.

Burada, Abdülmecid kardeşim hükmünde ve hanedanı da benim hanedanım olması cihetiyle en çalışkan ve fedakâr Mustafa Acet hem küçücük bir Hüsrev hem küçücük bir Abdurrahman hükmünde Ceylan namında çok çalışkan bir çocuk, Risale-i Nur’a tam hizmet ediyor.

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Size melaikeye ait “Meyveler”in bir parçasını daha gönderdim. Mahkeme reisi, kitaplarımı bana vereceğini söylemesi üzerine, Denizli’ye iki vekaletname gönderdim. Burada bana şiddetli bir tecrit ve tazyik verildiğine merak etmeyiniz, inayet-i Rabbaniye devam ediyor.

Medar-ı ibrettir ki burada Risale-i Nur serbest okunup yazılırken –hilaf-ı âdet– başta bu kış, yaz gibi gittiğini çok adamlardan işittim. Ne vakit bana ve Risale-i Nur’a hücum edildi, yazdırılmadı, tatil oldu; gayet şiddetli bir kış başladığı gibi Afyon’a şekva suretinde yazılan hasbihal ve zelzeleleri Risale-i Nur’un tatiliyle münasebettar gösterdiği cihetini inanmayanlara güya inandırmak için aynı taarruz zamanında başlayıp şimdiye kadar ara sıra hafifçe sarsar, ikaz ediyor diye işittim. Hem ne vakit Risale-i Nur’a ilişilmişse bir nevi umumî korku başlamış görüyoruz.