ve mesiregâhlarıma şevkle gidiyorum. Oralarda oturup ağlıyorum. O enislerimi hayalen görüyorum.

Kahraman Sadık Bey’in kuvvetli ifadesine ve güzel yazısına benzeyen bir kısa mektubda, Safranbolu şakirdlerinin, Mustafa Osman’ın ve Hıfzı’nın selâmını da yazıyor. Şüphelendim, acaba Sadık oraya gelmiş, yoksa onlar oraya gitmişler veya başka Sadık namında bir kardeşimiz midir?

Barla sıddıkları Nurların yazmasına tam çalışmaları, herkesten evvel onların vazifeleridir. Çünkü Barla, birinci medrese-i Nuriye şerefini kazanmasından, o mübarek medreseyi talebesiz bırakmak caiz değil. İnşâallah tekrar şenlenecek. Çalışanlara bârekellah deriz. Cenab-ı Hak tevfik versin, âmin!

Sâniyen: Safranbolu’nun sadık şakirdlerinden Osman ve Ahmed’in iki mektubları, onların fevkalâde sadakat ve Nurlara alâkadarlıklarını gösteriyor. Mâşâallah, Osman az zamanda hem Kur’an’ı ders almış hem Nurları yazmış, şimdi de Asâ-yı Musa’yı yazıyor. Fedakâr Mustafa Osman ve Hıfzı’ya tam bir kardeş ve Ahmed dahi tam alâkadardır. Mektubunda imlası noksan olmasından dediğini bilemedim. Onlara, Safranbolu’da ve Kastamonu ve civarındaki kardeşlerime çok selâm ve dua ederiz, dualarını isteriz. Medresetü’z-Zehradaki Isparta ve civarı umum kardeşlerimize birer birer selâm ve selâmetlerine dua ederiz.

Said Nursî

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvela: Bir iki hafta Hüsrev’in kalemiyle mektubunu almadığımdan ve Konya’ya gönderdiğim mecmuaların cevabı gelmediğinden ve bir vekil-i dâhiliye başta olarak, düşmanlarımız anarşistlerle beraber beni emsalsiz tazyiklerinden ve buradaki münafıklar bazı safdil dostlarımızdan hem Eskişehir’e hem Konya’ya kitaplar gönderdiğimi ve Asâ-yı Musa mecmualarını aldığımı haber almalarından endişeler ederken, birden hiç emsali görülmemiş bir buçuk metre kar ve dehşetli fırtına ve soğuk bu mevsimde gelmesi, bir hiddet, bir gazap; dört defa zelzeleler ve geçen sene yağmursuzluk gibi Risale-i Nur ve