ettim. Birisiyle göndereceğim. Bu defa Yirmi Dördüncü Mektub’u çok kıymetli, çok ince, çok derin ayn-ı hakikat gördüm.

Umuma binler selâm…

اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى

Said Nursî

***

Aziz, sıddık ve mübarek kardeşlerim!

Evvela: Kardeşimiz İnebolu Hüsrev’i Nazif Çelebi bana yazıyor ki: “Hizb-i Nuriye ve Salavatın neşrini bitirdikten sonra ne münasip ise neşredeceğim.” diye soruyor. Bence sizin tensibinizle Hastalar ve İhtiyarlar Lem’aları ve On Yedinci Mektub olan çocukların kısacık taziyenamesi ve Yirmi Birinci Mektub –ihtiyarlara hizmet hakkındaki kısa mektubun– neşri münasiptir. Fakat Medresetü’z-Zehranın erkânı hangi cümle ve hangi fıkra münasip görürlerse kaldırabilirler ve ıslah edebilirler. Ve daha kısa başka münasip risaleler varsa ilâve edebilirler.

Bu mealde kahraman Nazif’e çabuk cevap gönderiniz. Hakikaten, o kardeşimizin Cevşenü’l-Kebir’i ve Hizb-i Nuriye’yi Salavat ile beraber neşri, Nurculara ve ehl-i imana büyük bir hizmettir. Cenab-ı Hak her bir harfine mukabil ona ve yardımcılarına bin sevap ihsan etsin, âmin!

Sâniyen: Yeni ehl-i hükûmet yavaş yavaş anlıyor ki hakiki kuvvet Kur’an’dadır. Ve İslâmiyet uhuvveti ile ve imanın hakaiki ile tahribatçı düşmanlara karşı dayanabilirler. Evet bir tahripçi, yirmi tamirciyi telaşa düşürür ve bazen mağlup edebilir. Koca Çin’i kendine tabi yapan bir kuvveti, buradaki yirmi milyon Müslüman’a karşı âdeta mağlup bir vaziyette tecavüzden durduran; maddî kuvvetler, haricî dâhilî tedbirler, ittifaklar değil; belki yalnız Kur’an ve imanın hakikatleri, onların en büyük kuvveti olan maneviyat-ı kalbiyeyi tahribatlarına karşı set çekmesi ve manevî yaralarını tedavi etmesidir.

Ve yeni hükûmetin Maarif Vekili bu hakikati hissetmiş ki seleflerine muhalif olarak en ziyade iman hakikatlerinin neşrine, din derslerine ehemmiyet veriyor. Hattâ büyük bir ehemmiyetle şimdi de Şark Dârülfünunu –tabirlerince Doğu Üniversitesi– için yüz bin lira tahsis edildiğini gazeteler yazmış.