ve âlem-i İslâm’a menfaatli hizmet-i Nuriyelerini bütün ruh u canımızla tebrik ediyoruz.

Umum kardeşlerimize ve hemşirelerimize binler selâm eder, dua eder ve dualarınızı istiyorum.

اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى

Kardeşiniz

Said Nursî

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvela: Mübarekler köyünden Ali ile Hacı Süleyman ve Dinar tarafından Abdurrahman ve Himmet ve daha evvel gelen ehemmiyetli bir Nurcu hemşehrisi yanıma geldiler. Cenab-ı Hakk’a çok şükürler ediyorum ki Mübarekler köyü Kuleönü’nde eskisi gibi Nurlara şiddetli alâkalarını muhafaza ediyorlar. Ve onların sadakat ve ihlaslarının bir kerametidir ki:

Kendime mahsus on mecmua kitaplarımı lüzumuna binaen Ankara’ya gönderdiğim ve çok ehemmiyetli ve uzak yerlerden benden kitapları istedikleri aynı zamanda Kuleönü mübarekleri kendilerine mahsus Nur mecmualarını, gönderdiğim miktarın aynı olarak Medresetü’z-Zehranın bir hediyesi olarak bana getirdiler. Hususan Birinci Abdurrahman olan Büyük Mustafa’nın kendi el yazısı olan bütün Mektubat ve Lâhika’yı içinde buldum. Cenab-ı Hak o kitapların harfleri adedince her birisine mukabil bin rahmet ihsan etsin, âmin!

Sâniyen: On bir ay Hüsrev’in istirahatine fevkalâde hâlisane hapiste hizmet eden ve müdafaatında gayet güzel mukabele eden Nur’un küçük kahramanlarından Mustafa, dünkü gün benim yanıma geldi, dedi: “Ben, ağabeyim Hüsrev’in yanına ziyaretine gideceğim.”

Dedim: Gerçi hem senin hem onun hakkınızdır bu ziyaret. Fakat bugün dört talebe geldiler, Isparta’ya gittiler, o cihette ihtiyaç kalmadı. Sen de Risale-i Nur hesabına mühim bir köyde imam olduğun için o hizmet de benim şahsî hizmetimden daha ziyade Nurlara faydası olduğu gibi Hüsrev’in ziyaretinden şimdilik daha kıymettar olabilir. Eğer o köyde hizmet-i Nuriye olmasaydı Mustafa gibi hâlis ve fedakâr hizmetkâra ihtiyacım vardı. Öyle ise şimdilik ziyareti tehir et.