havanın temevvücatı namını vermek ile o yüz bin nimetlere küfran perdesini çekmek –aynen o misal gibi– maddiyyunların ve ehl-i dalaletin hadsiz bir divanelikleridir ki hadsiz bir cinayet olup hadsiz bir azaba onları müstahak eder.

İşte kardeşlerim, hakikaten bugün Siracünnur’un başındaki Münâcat’ı tashih niyetiyle okudum. Kuvve-i hâfızam tam söndüğü için birden o Münâcat’ın hakikatlerine karşı –güya seksen yaşında iken yeni dünyaya gelmişim gibi– birden ülfet ve âdetleri bilmiyor gibi o malûm âdetler perde olamadı. Kemal-i şevk ile tam istifade edip okudum. Pek hârika gördüm.

Ve anladım ki: Gizli düşmanlarımız bir kısım resmî memurları aldatıp Siracünnur’un âhirini bahane ederek müsaderesine, yani başındaki Münâcat’ın intişar etmemesine çalıştıklarına kanaatim geldi. Rehber’deki Hüve Nüktesi gibi bu Münâcat da Siracünnur’a dinsizler tarafından hücumunun bir sebebidir.

Sâlisen: Size bütün ruh u canımızla müjde veriyoruz ki Nurculardaki tam ihlas ve hakiki sadakat ve sarsılmaz tesanüd vesilesiyle, başımıza gelen bütün musibetler, hizmet-i imaniyemiz noktasında büyük nimetlere çevrilmiş ve perde altında hatır ve hayale gelmeyen Nur’un fütuhatları oluyor.

Mesela, Isparta’dan buraya yani İstanbul’a mahkemeye gelmekliğim için yüz banknot, otomobile mecburiyetle verildi. Sizi temin ediyorum ki yalnız bu meselede ve yalnız Rehber’e ait ve yalnız benim şahsıma ait meydana gelen ve gelmeye başlayan netice-i hizmete iki bin banknot verseydim yine ucuz sayacaktım. Umuma ait neticeleri de buna kıyas edilsin.

اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى

Duanıza muhtaç,

hasta kardeşiniz

Said Nursî

***