“Kitapların gelmiş. Git, al da gel.” dediler. Hemen gittim. Zülfikar, Sikke-i Tasdik, Tılsım, Afyon Müdafaanızı, Hülâsa bu beş kitaplarımızın Ankara’ya varıp geldiğini, dışındaki sarılı kâğıttan anladım.

Netice: “Kitapların içinde satılmaması için bir şey yoktur.” diyerek bir vesika ile beraber kitaplarımızı elime teslim ettiler. Ben de Komiser Bey’e bir Tılsım mecmuası, Emniyet Memuru Edhem Bey’e bir Hülâsa bir de yeni harfle Tarihçe-i Hayat hediye ettim, çok memnun oldular. Onlar da Nurcu oldular.

Üstadım Efendim! “Bu tarafın vazifesi senin.” demiştin. Ben de söz verdim, Isparta’dan gittiğimde martta gelirim demiştim. Gaziantep ve Maraş’a varamadığım için ruhum “Sen vazifeni tam yapmadın.” diyor.

Üstadım Efendim! Eskişehir’e gitmeden bir sene evvel, ilk görüştüğümüzden üç dört ay sonra rüyada Üstadım hanemize gelmiş idin. Bana dediniz: “Seni bir yere göndersem gider misin?” Ben de “Giderim, efendim!” dedim. Sen de “Seni üç aylık bir yere göndereceğim.” dedin. Ben de hemen yürüdüm. Bana “Dur!” diye emir verdin. Ben de durdum. “Ben sana şimdi git emrini verdim mi?” dedin. Ben hemen uyandım. O zamandan beri merak ediyordum. “Acaba bu sene emir verdi mi ki hem üç aylık yol bize de nasib olur mu ki?” diye gece ve gündüz gözyaşları döküyordum. Demek mukadder şimdi imiş.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبّٖى

Efendim! El ve ayaklarınızdan hürmetle ve hasretle öpüyorum.

Çok kusurlu köleniz

Süleyman Kaya

21.4.1951

***

Bu sene Mısır radyosu perşembe gecesi mi’racdan çok bahsetmesinden hem perşembe ve hem de cuma gecesi Mi’rac yaptım.

Sâniyen: Bizden müsadere edilen İşaratü’l-İ’caz’ı Afyon jandarma kumandanlarından birisi hiddet etmiş ki bunun gibi ilmî ve eskiden yazılmış bir eseri ne hakla müsadere ediyorlar. Ve Afyon Müddeiumumîliği iadesine karar vermiş. Ve bize cuma günü ve Mi’rac günü Hayri’yi çağırmışlar ve iade etmişler. Bunu da Tarsus’taki iade misillü Nurların intişarına set çekilmeyeceğine bir işaret-i Mi’raciye diye kabul ettik.