Fakat Nur Risalelerinin ve Nurcuların siyasetle alâkaları yok ve Risale-i Nur, rıza-i İlahîden başka hiçbir şeye âlet edilmediğinden, mümkün olduğu kadar Risale-i Nur’un mensupları, içtimaî ve siyasî cereyanlara karışmak istemiyorlar. Yalnız Sebilürreşad, Doğu gibi mücahidler iman hakikatlerini ehl-i dalaletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz fakat siyaset noktasında değil.

Çünkü iman dersi için gelenlere tarafgirlik nazarıyla bakılmaz. Dost düşman derste fark etmez. Halbuki siyaset tarafgirliği, bu manayı zedeler. İhlas kırılır. Onun içindir ki Nurcular emsalsiz işkencelere ve sıkıntılara tahammül edip Nur’u hiçbir şeye âlet etmediler. Siyaset topuzuna el atmadılar.

Hem Nur Risaleleri küfr-ü mutlakı kırdığı için küfr-ü mutlakın altındaki anarşiliği ve üstündeki istibdad-ı mutlakı kırdığı cihetle, bir nevi siyasete teması var tevehhüm edilmiş. Halbuki Nur’un tercümanı, bir tek mesele-i imaniyeyi dünya saltanatına değişmediğini mahkemelerde dava edip yirmi beş sene tarz-ı hayatıyla ve emarelerle ispat etmiştir.

اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى

Kardeşleriniz

Sadık, İbrahim, Zübeyr

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvela: Bütün ruh u canımızla sizin faaliyetinizi ve muvaffakıyetinizi tebrik ediyoruz. Benim bütün elemlerime ve hastalıklarıma ilaç, Medresetü’z-Zehranın faaliyetinden ve muvaffakıyetinden ileri geliyor.

Sâniyen: Asâ-yı Musa’nın Arapçaya güzelce tercümesi için bir pusula yazmıştım. Bugün Ankara’ya giden Zübeyr ile Seyyid Salih’e gönderecektim. Hem Tarsus’ta mütekaid bir zabitin samimi bir mektubuyla Risale-i Nur’dan bazı kitabı istediğine dair mektubunu, onu da Ankara yoluyla size gönderecektim. Birden Antalya Elmalı’nın gayet hâlis Nurcuları namına hem kendisi haremiyle beraber Afyon’a kadar gelen ve orada Nurların neşrine vasıta olan İbrahim Efendi birden şimdi geldi, ben de onunla size gönderdim.

Umuma selâm…

***