Kat’iyen size beyan ediyorum ki: Meselemizde hiçbir tarihte ilm-i hakikate ve hakaik-i imaniyeye karşı bu derece garazkârane, gaddarane tecavüz olmamış. Sizin daire-i ilmiyeniz ve riyasetiniz, her şeyden evvel bu vazife-i diniye ve ilmiyeyi yapmanızı iktiza ediyor. Ben bu son zehirlendiğim zamanda öleceğimi düşündükçe “Benim bedelime Ahmed Hamdi Nurlara sahip çıkacak.” diye kalbim ferahlanıyordu, teselli buluyordum. Size mahkeme müdafaatımızdan bazı parçalar evvelce dairenize gönderdiğimiz halde şimdi tamam, mükemmel ve ayn-ı hakikat bir nüsha müdafaatımı da size gönderiyorum. Ona göre sizin delâletinizle Nurların serbestiyetine çalışacak zatlara bir me’haz olarak göstermek niyetiyle gönderdik.

***

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

Aziz, sıddık kardeşlerim Safranbolu, Eflani havalisi Nur şakirdleri!

Sizlere, gönderdiğiniz Nur eczalarının hediyesine bin bârekellah, mâşâallah deriz. Cenab-ı Hak sizleri iki cihanda mesud eylesin, âmin!

Nur’un mübarek, fedakâr şakirdlerinin her biri bir kısım risaleleri güzelce yazıp bu sırada bana hediye etmeleri ve bir kısım tatlı teberrük ile beraber, şiddetli hastalığım ve sıkıntılarım içinde garib bir tarzda bana gelmesi, eskiden beri mukabelesiz hediyeyi kabul etmemek kaidem iken o kaidenin aksine olarak kemal-i sevinç ve memnuniyetle kabul ettiğime sebep, üç manidar ve garib hâdiselerdir:

Birincisi: Bir kısım paramla aldığım bana mahsus makine mahsulü on bir mecmua ve elmas kalemli Nur’un kıymettar üç şakirdinin yazdıkları tam bir takım Risale-i Nur’u Diyanet Riyasetinin beş altı defa musırrane istemesi üzerine hazırladığım aynı zamanda ve bir derece yabani kalan müftüler ve hocalara bir manevî hediye ve müşevvik olarak göndermek teşebbüsü zamanında böyle çok ehemmiyetli bu vazifeyi yerine getirmek için Hüsrev’i buraya istiyordum. Halbuki vaziyetim müşkül bir halde, çok merak ediyordum. Birden küçük bir Hüsrev olan kahraman Sungur aynı vakitte geldi. Beni