bütün kütüb-ü münzele-i semaviyeyi tetkik ettim. Tahrif edilmelerinden hiçbirisinde aradığım hikmeti bulamadım. Bu kanunlar, beşeriyetin saadetini temin edecek mahiyetten pek uzaktır. Lâkin, Muhammedîlerin Kur’an’ı bu kayıttan âzadedir. Ben Kur’an’ı her cihetle, her noktadan tetkik ettim. Her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm ve bu kitabı Hazret-i Muhammed’in zâde-i tabı olduğunu iddia ediyorlarsa da en mükemmel bir dimağdan böyle bir hârikanın zuhurunu iddia etmek, hakaike göz kapayarak kin ve garaza âlet olmak manasını ifade ediyor. Bu da ilim ve hikmet ile kabil-i telif değildir. Ben şunu iddia ediyorum ki Hazret-i Muhammed mümtaz bir kudrettir. Destgâh-ı kudretin böyle bir ikinci vücudu saha-i imkâna getirmesi, ihtimalden baîddir.

Yâ Muhammed! Sana muasır bir vücud olamadığımdan müteessirim. Nâşiri olduğun bu kitap, senin değil. Belki lahutî olduğunu inkâr etmek, ilim mevzuatının butlanını irtikâb etmek gibi gülünçtür. Beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, ba’dema göremeyecektir. Binaenaleyh, huzurunda kemal-i hürmetle eğilirim.”

Bismark

***