بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

Çok muazzez, çok mübarek ve çok şefkatli Üstadımız Efendimiz!

Eskiden ne acı günler, ne kara günler geçirdik. Çocuklarımızın Kur’an dersine gitmeleri bile yasak edilmişti. Mekteplerde de din dersleri kaldırılmıştı. Risale-i Nur yazanları mahkemelere veriyorlardı. Siz çok mübarek Üstadımıza, din düşmanları çok eziyetler yaptılar. Çok cefalar çektirdiler. Risale-i Nur yazdı, dine yeniden büyük bir kuvvet verdi, Müslümanlığı ilerletti, diye sizi ölüme mahkûm etmeye çalıştılar. Biz o acıklı günlerde ağladık, sızladık. “Yâ Rabbi! Üstadımızı muhafaza eyle! Dinimize, Üstadımıza, Risale-i Nur’a düşmanlık edenleri kahreyle!” diye Allah’a yalvarıyorduk. Âdeta kanlı gözyaşları döküyorduk.

Sonunda Cenab-ı Hak siz Üstadımızı muhafaza etti, dinsizler yıkıldılar. Müslümanlığı yok etmeye kasdedenler müzmahil oldular. Siz Üstadımız ise dinî hizmetinizde muzaffer