Çünkü Risale-i Nur’un dairesi çok genişlemiş; çok muhtelif efkâr ve mizaç sahipleri, bu hizmet safında yer almışlardır. Elbette bütün efkâr, kanaat, meslek ve meşrepler üstünde makam-ı sıddıkıyette yer tutmuş ve şahs-ı manevî-i Âl-i Beyt’in mümessili olarak hizmet-i Kur’aniyenin başına geçmiş Üstad Bedîüzzaman’ın a’zamî ihlas, a’zamî sadakat ve a’zamî fedakârlık manasını ihtiva eden, gösteren ve işaret eden mesleğini nazara vermek lâzım gelmektedir. Ta ki hizmet-i Nuriyede bulunacak Kur’an şakirdleri kıyamete kadar bu düsturlar muvacehesinde hareket etsinler. Muvaffakıyetin ve rıza-yı İlahîye nâiliyetin ancak bu suretle mümkün olacağına kat’î kanaat getirsinler.

Şimdi câmia-i İslâmiye umumiyetle Risale-i Nur’da tecelli eden hakikat-i Kur’aniyeye sarılmış bulunmaktadır. Hem nev-i beşerin dahi cazibedar siyaset hâdiselerinin tevakkufu neticesinde, rahmet-i İlahiye ile hakaik-i Kur’aniyeye yapışacağı emareleri görünüyor. Hem Kur’an’ın hak ve hakikate, akıl ve mantığa dayanan delil ve hüccete istinad eden ve bütün meselelerini akla tesbit ettiren bir Kitab-ı Mukaddes olduğunu, zeminin her tarafında ve kâinat safahatında neşreden, ilan ve ispat eden Risale-i Nur bugün âlem-i İslâm ve insaniyetin