bir haddi yok. Sû-i istimale düşebilir. Belki illet, yalnız sefer olabilir.

Aynen öyle de maslahat dahi yalan söylemeye illet olamaz. Çünkü muayyen bir haddi yok, sû-i istimale müsait bir bataklıktır. Hükm-ü fetva ona bina edilmez. Öyle ise

اِمَّا الصِّدْقُ وَاِمَّا السُّكُوتُ

Yani yol ikidir, üç değildir. “Ya doğru, ya yalan, ya sükût” değildir.

İşte şimdi beşerin ortadaki dehşetli yalancılığıyla ve tezviratlarıyla emniyet-i umumiyenin ve rûy-i zemin asayişlerinin zîr ü zeber olması kizble ve maslahatın sû-i istimali ile olmasından, elbette o üçüncü yolu kapatmaya beşeri mecbur ediyor ve kat’î emir veriyor. Yoksa bu yarım asırda gördükleri umumî harpler ve dehşetli inkılablar ve sukutlar ve tahribatlar, başlarına bir kıyameti koparacak.

Evet, her söylediğin doğru olmalı fakat her doğruyu söylemek doğru değil. Bazen zarar verse sükût etmek… Yoksa yalana hiç fetva yok. Her söylediğin hak olmalı fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yok. Çünkü hâlis olmazsa sû-i tesir eder; hak, haksızlıkta sarf olur.