Eğer rıza-yı İlahî ve ihlas o havadaki kelimelere hayat vermezse dinlenilmez, sevap da yalnız ağızdaki kelimeye münhasır kalır. Seslerinin ziyade güzel olmadığından, dinleyenlerin azlığından sıkılan hâfızların kulakları çınlasın!

DÖRDÜNCÜ SEBEP

Ehl-i hidayetin rekabetkârane ihtilafı, âkıbeti düşünmemekten ve kasr-ı nazardan olmadığı gibi ehl-i dalaletin samimane ittifakları, âkıbet-endişlikten ve yüksek nazardan değildir.

Belki ehl-i hidayet; hak ve hakikatin tesiriyle, nefsin kör hissiyatına kapılmayarak kalbin ve aklın dûr-endişane temayülatına tabi olmakla beraber, istikameti ve ihlası muhafaza edemediklerinden, o yüksek makamı muhafaza edemeyip ihtilafa düşüyorlar.

Ehl-i dalalet ise nefsin ve hevanın tesiriyle, kör ve âkıbeti görmeyen ve bir dirhem hazır lezzeti bir batman ilerideki lezzete tercih eden hissiyatın mukteziyatıyla, birbirine samimi olarak muaccel bir menfaat ve hazır bir lezzet için şiddetli ittifak ediyorlar. Evet, dünyevî ve