وَاِذَا لَقُوا الَّذٖينَ اٰمَنُوا قَالُٓوا اٰمَنَّا وَاِذَا خَلَوْا اِلٰى شَيَاطٖينِهِمْ قَالُٓوا اِنَّا مَعَكُمْ اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِؤُنَ ۞ اَللّٰهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فٖى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ

İstihza ve istihfaf gibi, münafıkların dördüncü cinayetlerini beyan eden şu âyetin fesat, ifsad, tesfih gibi sebkat eden cinayetlerine atfını iktiza eden, ayn-ı münasebetle bu âyetin mealiyle mâkablinin meali arasında irtibat ve intizam hasıl olmuştur.

Bu âyetin cümleleri arasındaki vech-i irtibat ise:

Evet insanın musibet ve elemlere karşı nokta-i istinadı ve ihtiyaç, emellerini tesviye için nokta-i istimdadı olan imanın üç hâssası vardır:

1- Nokta-i istinadından neş’et eden izzet-i nefistir. İzzet-i nefsi olan, başkalara kendisini zelil göstermeye tenezzül etmez.

2- Şefkattir. Şefkati olan, kimseyi tahkir ve tezlil etmez.

3- Hakikatlere ihtiram etmek ve yüksek şeylerin kıymetini bilmekle istihfaf etmemektir.

Kezalik imanın zıddı olan nifakın da üç hâssası vardır:

1- Zillettir.

2- İfsadata meyletmektir.

3- Başkaları tahkir etmekle gururlanıp zevk almaktır.

Binaenaleyh iman, izzet-i nefsi intac ettiği gibi nifak da onun aksine zilleti intac eder. Zilleti olan, herkese karşı kendisini zelil gösterir. Bu ise riyadır. Riya ise müdahenedir. Müdahene dahi kizbdir. Kur’an-ı Kerim şu silsileli kizbe وَاِذَا لَقُوا الَّذٖينَ اٰمَنُوا قَالُٓوا اٰمَنَّا ile işaret etmiştir. Yani “Mü’minlere rast geldikleri zaman ‘Biz de imana geldik.’ diyorlar.”