haliyle “Hakikate bakınız.” diye “Onların zahirî safsatalarının aslı yoktur, aldanmayınız.” diyor.

Hasrı ifade eden هُمْ kelimesi nefislerine iddia ettikleri tezkiyeyi red ve mü’minlere isnad yaptıkları sefaheti def’ eder. Yani bir lezzet-i fâniye için âhiretini terk eden sefihtir. Bâki bir mülkü, hevesat-ı fâniyesinin terkiyle satın alan sefih değildir.

اَلسُّفَهَٓاءُ deki elif ve lâm, hükmün malûmiyetine ve kemaline işarettir. Yani onların sefaheti malûmdur. Ve sefahetin son sistemi onlardadır.

وَلٰكِنْ لَا يَعْلَمُونَ cümlesinde üç işaret vardır.

1- Hakkı bâtıldan, iman mesleğini nifak mesleğinden temyiz etmek ancak ilim ve nazar ile olur. Fakat yaptıkları fitne ve fesatları zahir olduğu için edna bir şuuru olan farkında olur. Buna binaen Kur’an-ı Kerim birinci âyeti وَلٰكِنْ لَايَشْعُرُونَ ile zeyllendirmiştir.

2- لَايَعْلَمُونَ gibi âyetlerin sonunda zikredilen

اَفَلَا يَعْقِلُونَ ve اَفَلَا يَتَدَبَّرُونَ ve اَفَلَا يَتَذَكَّرُونَ

gibi cümleler ile İslâmiyet’in akıl, hikmet, mantık üzerine müesses olduğuna işarettir ki her bir akl-ı selim kabul etmek şanındadır.

3- Onlardan i’raz etmek ve onlara itimad etmemek lâzımdır. Çünkü cehillerini bilmediklerinden nasihatin onlara tesiri olmuyor.

***