“Allah azametiyle beraber, böyle hasis, hakir şeylerden bahsetmeye tenezzül eder mi? Halbuki ashab-ı kemal, bu gibi kıymetsiz şeylerden bahsetmeye tenezzül etmezler, hayâ ederler.” Kur’an-ı Kerîm bu âyetle ağızlarına vurarak kapattı.

Mâkabline cihet-i nazım ve irtibatı: Evet, Kur’an’ın ihtiva ettiği sıfât ve mezayanın hiçbir kelâmda, hiçbir kitapta, hiçbir şahısta bulunmadığı sure başında ispat edildiği gibi Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın nübüvveti de Kur’an’ın i’cazıyla ispat edildi. Kur’an’ın i’cazı dahi tahaddi ile yani muhalifleri muaraza, mübareze meydanına davet etmekle ispat edildi. Çünkü muarazaya yapılan davet, sükût ile cevaplandırıldı. Böyle cihan-şümul bir inkılabı söndürmek için yapılan davet üzerine mübareze meydanına gitmeyip sükût etmek, elbette eser-i aczdir. Kur’an-ı Kerîm’in bu ispatlarına karşı kâfirler habt olup ağızlarını açamadıkları gibi nabızları bile felce uğradı. Yalnız Kur’an, her hususta hadd-i kemale bâliğ olduğundan uzaktan uzağa bazı ufak itiraz taşlarını atmışlardır.

Ezcümle:كَمَثَلِ الَّذِى اسْتَوْقَدَ نَارًا ve اَوْ كَصَيِّبٍ مِنَ السَّمَٓاءِ gibi âdi, kıymetsiz misallerden Kur’an’ın getirdiği temsiller, yüksek kelâmların kemaline yakışmaz. Bu gibi temsiller, beyne’n-nâs yapılan mükâlemelere, konuşmalara benziyorlar.” diye mugalata ile halt etmişlerdir. Kur’an-ı Kerîm onların o haltlarını bu âyetle başlarına vurmuştur.

Arkadaş! Acele etme, burada bir parça durmak icab eder. Onların pek vâhî ve zayıf şüpheleri vardır. Bu şüpheler, müteselsil bazı vehimlerden neş’et etmiştir. O vehimler de bazı mugalatalardan husule gelmişlerdir.

Onların Kur’an’ın kemalini tenzil etmek için Kur’an’ın temsillerini insanların temsillerine kıyas etmeleri kıyas-ı maalfârıktır, aralarında dünyalar kadar fark vardır. Onları mugalata ile bu kıyasa sevk eden noktalar:

1- Onlar her şeye, me’luflarına baktıkları nazar ile bakıyorlar.

2- Onlar insanın zihninin, fikrinin, lisanının, sem’inin cüz’î olduklarını ve cüz’î olduklarından kasden ve bizzat iki şeye beraber taalluk edemediklerini nazara almışlardır.

3- Himmetin yüksek ve alçak kısımlarını tefrik eden mikyasın, iştigal ve ihtimamdan ibaret olduğunu düşünmüşlerdir. Yani yüksek