yeri ve onlarda da onlara münasip sakinler bulunduğuna hükmeder. Ve o yüksek kasırlara mahsus ve münasip hayat şartları vardır. Fakat oraların sakinleri pek uzak olduklarından görünmemeleri, yok olduklarına delâlet etmez.

Binaenaleyh arzın zevi’l-hayatla dolu olmasından kat’iyetle anlaşılıyor ki bu geniş boşlukta durmakta olan semalarda, yıldızlarda, burçlarda ve çok kısımlara münkasım ve müştemil semavatta, şeriatın “melaike” ile tesmiye ettiği zîhayatlar mevcuddur.

İkinci Makam: Bundan evvel ispat ve izah edildiği gibi hayat, mevcudatın keşşafıdır, belki mevcudatın neticesidir. Binaenaleyh bu geniş fezanın sakinlerden ve şu yüksek semavatın şenliklerden hâlî olduklarının imkânı var mıdır? Evet, bütün ukalâ-i akıl ve nakil, manevî bir icma ve ittifakla melaikenin mana ve hakikatlerine hükmetmişlerdir fakat tabirleri çeşit çeşittir.

Mesela, meşaiyyun, “enva-ı mevcudatı idare eden ruhanî mahiyet-i mücerrede ile”; işrakiyyun ise “ukûl ve erbabü’l-enva” ile; dinler dahi “melekü’l-cibal, melekü’l-bihar, melekü’l-emtar” gibi tabirlerle tabir etmişlerdir. Hattâ akılları kör gözlerinde bulunan maddiyyun taifesi de melaikenin manasını inkâr etmeye mecal bulamadıklarından, fıtratın namuslarına nüfuz eden kuva-yı sâriye ile tabir etmişlerdir.

Sual: Kâinatın irtibatını, hayatını temin için hilkatte cereyan eden namuslar, kanunlar kâfi gelmez mi?

Cevap: Senin dediğin o sâri kanunlar, namuslar; itibarî ve vehmî emirlerdir. Muayyen vücudları, müşahhas hüviyetleri ancak onları temsil eden ve onların ma’kesi bulunan ve onların yularlarını ele alan melaike ile sabit olur.

Ve keza teşekkül-ü ervaha münasebeti olmayan şu camid âlem-i şehadete vücudun münhasır olmadığına, akıl ve nakil müttefikan hükmetmişlerdir. Binaenaleyh ervaha münasip ve muvafık çok âlemlere müştemil olan âlem-i gayb, melaike ile dolu ve âlem-i şehadetin hayatına mazhardır.

Hülâsa: Melaikenin mana-yı hakikati, bu izah edilen emirlerden tebarüz etti. Binaenaleyh melaikenin suretleri, eşkâlleri arasında, ukûl-ü selimenin kabul ettiği vecihle, şeriatın izah ve beyan ettiği şekildir ki: Melekler mükerrem abddirler, emirlere muhalefetleri yoktur ve muhtelif kısımlara münkasım ve latîf ve nurani cisimlerdir.