Evet Cenab-ı Hak, müsebbebatı esbaba bağlamakla, intizamı temin eden bir nizamı kâinatta vaz’etmiş. Ve her şeyi, o nizama müraat etmeye ve o nizamla kalmaya tevcih etmiştir. Ve bilhassa insanı da o daire-i esbaba müraat ve merbutiyet etmeye mükellef kılmıştır. Her ne kadar dünyada daire-i esbab daire-i itikada galip ise de âhirette hakaik-i itikadiye tamamen tecelli etmekle, daire-i esbaba galebe edecektir.

Buna binaen, bu dairelerin her birisi için ayrı ayrı makamlar, ayrı ayrı hükümler vardır. Ve her makamın iktiza ettiği hükme göre hareket lâzımdır. Aksi takdirde daire-i esbabda iken tabiatıyla, vehmiyle, hayaliyle daire-i itikada bakan; Mutezile olur ki tesiri esbaba verir.

Ve keza daire-i itikadda iken ruhuyla, imanıyla daire-i esbaba bakan da esbaba kıymet vermeyerek, Cebriye mezhebi gibi tembelcesine bir tevekkül ile nizam-ı âleme muhalefet eder.

اِيَّاكَ نَعْبُدُ

كَ zamirinde iki nükte vardır:

Birincisi: Mâkablinde zikredilen sıfât-ı kemaliyenin كَ zamirinde müstetir ve mutazammın olduğuna işarettir. Çünkü o sıfatların birer birer ta’dadından hasıl olan büyük bir şevk ile gaybetten hitaba, yani ism-i zahirden şu كَ zamirine iltifat ve intikal olmuştur. Demek كَ zamirinin mercii, geçen sıfât-ı kemaliye ile mevsuf olan zattır.

İkincisi: Elfaz okunurken manalarını düşünmek, belâgat mezhebinde vâcib olduğuna işarettir. Çünkü manalar düşünülürse nâzil olduğu gibi okunur ve o okuyuş; tabiatıyla, zevkiyle hitaba incirar eder. Hattâ اِيَّاكَ نَعْبُدُ yu okuyan adam, sanki اُعْبُدْ رَبَّكَ كَاَنَّكَ تَرَاهُ cümlesindeki emre imtisalen okuyor gibi olur.

Cem’ sîgasıyla zikredilen نَعْبُدُ deki zamir, üç taifeye işarettir:

Birincisi: İnsanın vücudundaki bütün aza ve zerrata râcidir ki bu itibarla şükr-ü örfîyi eda etmiş olur.