ve dindarane haletlerin ve vaziyetlerin mukaddimesi ve müjdecisi iken, bu muaccel ışığı o müeccel saadet tasavvur ederek, eski zamanda siyaset kapısıyla onu arıyordun.
Evet, otuz sene evvel bir hiss-i kable’l-vuku ile hissettin. Fakat nasıl kırmızı bir perde ile siyah bir yere bakılsa karayı kırmızı görür. Sen dahi doğru gördün fakat yanlış tatbik ettin. Siyaset cazibesi seni aldattı.
***
بِاسْمِهٖ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ
اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ عُمْرِكُمْ فِى
الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ اٰمٖينَ
Aziz, sıddık kardeşlerim ve hizmet-i Kur’aniyede muktedir, kuvvetli arkadaşlarım!
Bu defa me’mulüm fevkindeki kaleminizle manevî hediyeniz ispat etti ki: İhtiyar, zayıf, âciz bir Said yerine; genç, kavî, iktidarlı çok Saidler sizlerde vardır. Aynı ruh, aynı ifade, aynı iman… Hadsiz şükür ve sena olsun ki Rabb-i Rahîm sizleri Risaletü’n-Nur’a hâmi, nâşir, sahip, şakird eylemiş. Bizlere pek çok ağır müşkülat içinde kudsî hizmete muvaffakıyet ihsan etmiş. Zaman ve zemin, sizler ile çok müştak olduğum uzun konuşmayı hoş görmediği için kısa kesip ruh u canımla her birinize binler selâm, mâşâallah bârekellah derim.
Bu mübarek şuhur-u selâsede
duanıza çok muhtaç Kardeşiniz
Said Nursî
***