ve Risale-i Nur’la onlara hizmet etmek en birinci vazife ve medar-ı merak ve maksud-u bizzat olmak lâzım iken; şimdiki hal-i âlem, hayat-ı dünyeviyeyi hususan hayat-ı içtimaiyeyi ve bilhassa hayat-ı siyasiyeyi ve bilhassa medeniyetin sefahet ve dalaletine ceza olarak gelen gazab-ı İlahînin bir cilvesi olan Harb-i Umumî’nin tarafgirane, damarları ve âsabları tehyic edip bâtın-ı kalbe kadar, hattâ hakaik-i imaniyenin elmasları derecesine o zararlı, fâni arzuları yerleştirecek derecesinde bu meş’um asır öyle şırınga etmiş ve ediyor ve öyle aşılamış ve aşılıyor ki Risale-i Nur dairesi haricinde bulunan ulemalar belki de veliler; o siyasî ve içtimaî hayatın rabıtaları sebebiyle, hakaik-i imaniyenin hükmünü ikinci, üçüncü derecede bırakıp o cereyanların hükmüne tabi olarak hemfikri olan münafıkları sever, kendine muhalif olan ehl-i hakikati belki ehl-i velayeti tenkit ve adâvet eder hattâ hissiyat-ı diniyeyi o cereyanlara tabi yaparlar.

İşte bu asrın bu acib tehlikesine karşı, Risale-i Nur’un hizmet ve meşgalesi, şimdiki siyaseti ve cereyanlarını o derece nazarımdan ıskat etmiş ki bu harb-i umumîyi bu dört ayda merak etmedim, sormadım.

Hem Risale-i Nur’un has talebeleri, bâki elmaslar hükmünde olan hakaik-i imaniyenin vazifesi içinde iken, zalimlerin satranç oyunlarına bakmakla vazife-i kudsiyelerine fütur vermemek ve fikirlerini onlar ile bulaştırmamak gerektir.

Cenab-ı Hak bize nur ve nurani vazifeyi vermiş; onlara da zulümlü, zulümatlı oyunları vermiş. Onlar bizden istiğna edip yardım etmedikleri ve elimizdeki kudsî nurlara müşteri olmadıkları halde, biz onların karanlıklı oyunlarına vazifemizin zararına bakmaya tenezzül etmek hatadır. Bize ve merakımıza, dairemiz içindeki ezvak-ı maneviye ve envar-ı imaniye kâfi ve vâfidir.

Umum kardeşlerimize birer birer selâm ve bayramlarını tebrik ederiz.

اَلْبَاقٖى هُوَ الْبَاقٖى

Said Nursî

***