hoşuna gittiği için sabah akşam ondan yiyip ve on beş gün devam edip bittiği aynı günde, aynı çörekten, onun akrabasından birisi getirdi. Bu tevafukun hatırı için geri çevirmedi, kabul etti. Mukabiline bir teberrük verdi.

Gözümüzle bu latîf tevafuktaki şirin inayet-i İlahiyenin cüz’î cilvelerini gördük ve anladık ki kör tesadüf işimize karışmıyor. Manidar tevafuk, Risale-i Nur’un kelimatında ve hurufatında olduğu gibi ona temas eden harekât ve ef’alde de öyle manidar tevafuklar var. İnayete temas ettiği için en cüz’î bir şey de olsa kıymeti büyüktür. Böyle uzun yazmak ve ziyade ehemmiyet vermek israf olmaz. Çünkü manası olan inayet ve iltifat-ı rahmet muraddır. Ve o bahis dahi manevî bir şükürdür.

Risale-i Nur şakirdlerinden

Emin, Feyzi

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Nur Fabrikasının sahibi ile kahraman Tahirî bizi gayet mesrur eden müjdeler veriyorlar hem bazı meseleleri soruyorlar. Sizlerdeki erkânın verdikleri karar ve münasip gördüğü tarzlar, benim reyimin fevkinde inşâallah isabet ederler. Madem benim reyimi de almak istiyorlar. Şimdilik, evvelce nazlanan matbaacılara lüzum yok. Hem mesleğimize muhalif yeni hurufa, Risale-i Nur’un bir nevi müsaadesi hükmüne geçtiği için lâzım değil. Sizler, el makinesiyle yazdığınız miktar yeter. Zaten Nazif de el makinesiyle bir derece çalışıyor. Tashihine çok dikkat etmek lâzım. Eski hurufla elmas kalemli kardeşlerim matbaaya ihtiyaç bırakmıyor. Bize yardım etsinler.

Sorduğunuz ikinci cihet ise Hâfız Mustafa’ya verdiğim yeni hurufla iki risale, çoğu ayrı ayrı olsun, bazı da beraber olsun. Gençlere ait risaleciğin başında isim olarak “Siracü’l-Gafilîn” veyahut “Gençlik Rehberi” namı, tevhide ait risaleye “Hüccetullahi’l-Bâliğa” namını veyahut “Misbahu’l-İman”, keramet mecmuasının ismi ise “Sikke-i Tasdik-i Gaybî” veya “Tasdik-i Gaybînin Hâtemi” namını başında yazarsınız.