Aziz, sıddık kardeşlerim!

Sizi tebrik ediyoruz, hakikaten müdakkik hâfızlarsınız. Hüsrev’in yazdığı Kur’an’da incecik sehivlerini bulmanız, hıfzınızın kuvvetine tam delâlet ediyor. Bizler size minnettar olduk ve teşekkür ediyoruz. Cenab-ı Hak sizlerden ebeden razı olsun. Bu münasebetle Risale-i Nur’un kahramanı olan Hüsrev, Risale-i Nur’un hizmetinde gösterdiği hârikaları, numune olmak için bir kısmını beyan edeceğiz. Şöyle ki:

Bu zat, dokuz on sene zarfında dört yüz risale kadar dikkatli ve tevafuklu olarak Risale-i Nur’dan yazdığı gibi; hâfız olmadığı halde yazdığı iki mükemmel Kur’an ile ve üçüncüsü –müteferrik surette– gözle görünür bir nevi i’caz-ı Kur’an’ı gösterir bir tarzda üç Kur’an’ı yazmış, tam mukabele edilmeden bize gelmiş, biz de mukabele etmeden size göndermiştik. Sizler de kemal-i dikkatle hareke ve harflerde gördüğünüz kırk elli sehiv, Hüsrev’in kaleminin ne derece hârika olduğunu gösterir. Çünkü her Kur’an’ın üç yüz bin altı yüz yirmi harfinde, o kadar hareke ve sükûnlarında yalnız kırk elli sehiv bulunması, o kalemin isabette hârika olduğunu gösterir.

Latîftir ki Hüsrev’in sehvini bulan bir zat, iki harfte bir sehiv etmiş. Hüsrev yüz bin harfte bir sehiv etmiş. Tashih eden, iki harfte noktayı bırakıp sehiv etmiş. Demek o dikkatli hâfızın o sehvi, Hüsrev’in o sehvini affettiriyor.

Hem bu Hüsrev’in kalemi gibi; fikri, kalbi de o nisbette hârika diyebiliriz. Risale-i Nur’a karşı irtibatı ve iştiyakı ve kanaati gittikçe terakki ve inkişaf ediyor. Hiçbir hâdise onu sarsmıyor, fütur vermiyor.

Hem onun bir hârikası odur ki Risale-i Nur’a beş sene yabani kaldığı halde birden intisap edip bir ay zarfında on dört risaleyi Risale-i Nur’dan yazmış.

Hem Kur’an’ın gözle görülen bir nevi lem’a-i i’caziyeyi, beş altı mushafta işaretler yaptım, hatt-ı Arabî-i Kur’anîleri mükemmel olan kardeşlerime taksim ettim. Bunların içinde hatt-ı Arabî-i Kur’an’da Hüsrev onlara yetişemediği halde, birden umum o kâtiplere ve hatt-ı Arabî muallimine tefevvuk eyledi. Ve hatt-ı Arabîde, en mümtaz kardeşlerimizden on derece geçti. Umumen onlar tasdik edip: “Evet, bizden geçti, biz ona yetişemiyoruz.” dediler. Demek