Zaten Risale-i Nur’un mesleğindeki en mühim bir esası şefkat olduğundan ve şefkat madenleri de hanımlar olduğundan çoktan beri beklerdim ki kadınlar âleminde Risale-i Nur’un mahiyeti anlaşılsın. Lillahi’l-hamd bu havalide de bu yakında erkeklerden ziyade bir iştiyak ve faaliyetle buradaki hanımlar tam çalışıyorlar; Savlı mübareklerin hemşireleri olduklarını gösteriyorlar. Bu iki tezahür bu zamanda bir fâl-i hayırdır ki o şefkat madenlerinde Risale-i Nur parlayacak, fütuhat yapacak.

Hem Sav köyünün bahadır çobanları, torbalarında Risale-i Nur’u yazmak için taşımaları, aynı oradaki hanımların fedakârlıkları gibi bu havalide gayet tesirli bir medar-ı teşvik olacak. O hanımların ve o çobanların hususi isimlerini bilmek arzu ediyoruz tâ hususi isimleri ile has talebeler içine girsinler.

Kâtip Osman’ın hakikatli rüyası elhak büyük bir hakikate işaret veriyor, çok mübarek ve müjdelidir. Rüşdü’nün rüyasında, Peygamberimizin (asm) emriyle Hazret-i Sıddık (ra) minberde Yirmi Dokuzuncu Söz’ü hutbesinde göstermesi gibi; o gökten inen huriye de lâhikayı hutbe olarak okuması, Risale-i Nur’un makbuliyetine güzel bir işarettir.

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Latîf ve manidar ve beşaretli iki hâdiseyi beyan ediyorum:

Birincisi: Meyusane bir hatıradan müjdeli bir ihtar:

Bugünlerde hatırıma geldi ki: Hayat-ı içtimaiyeye giren hangi şeye temas etse ekseriyetle günahlara maruz kalıyor. Her cihette günahlar serbestçe insanı sarıyorlar. Bu kadar günahlara karşı insanın hususi ibadet ve takvası nasıl mukabele edebilir? diye meyusane düşündüm.

Hayat-ı içtimaiyedeki Risale-i Nur talebelerinin vaziyetlerini tahattur ettim. Risale-i Nur şakirdleri hakkında necatlarına ve ehl-i saadet olduklarına dair kuvvetli işaret-i Kur’aniyeyi ve beşaret-i Aleviyeyi ve Gavsiyeyi düşündüm. Kalben dedim ki: “Her biri bin yerden gelen günahlara karşı bir dil ile nasıl mukabele eder, galebe eder, necat bulur?” diye mütehayyir kaldım. Bu tahayyürüme mukabil ihtar edildi ki: