sebebi dahi orucun tatlı açlığını çekmedikleri ve zenginlere gelen hasaret ve zayiatın sebebi de zekât yerinde ihtikâr etmeleridir. Ve Anadolu’nun bir meydan-ı harp olmamasının sebebi; اِلَّا الَّذٖينَ اٰمَنُوا kelime-i kudsiyesinin hakikatini fevkalâde bir surette yüz bin insanın kalplerine tahkikî bir tarzda ders veren Risale-i Nur olduğunu, pek çok emareler ve şakirdlerinden binler ehl-i hakikat ve dikkatin kanaatleri ispat eder.

Ezcümle: Emarelerden biri, Risale-i Nur’a sıkıntı veren veyahut hizmetinden çekilen pek çok adamların tokat yemeleri gibi; bu sene, bu memleketin etrafında umumî bir tarzda Risale-i Nur’un intişarına sıkıntı verip şimdiki bir nevi tevakkuf devresi vermek hatasıyla, şimdiki umumî sıkıntının bir sebebi olduğunu göstermesidir.

Sure-i Ve’l-Asr’ın Dağ Meyvesi namındaki nüktesine bir hâşiyedir

اَلصَّالِحَاتِ deki ت , âhirdeki “ta”lar ekseriyetçe vakfa rast gelmesiyle cifirce ه sayılabilir, اِلَّا beraberdir. Bu noktada bin üç yüz elli sekiz (1358) bu zamanımızı gösterir. Ve telaffuzca ه okunmadığından ت kalabilir. Bu noktadan, şeddeler sayılmazsa ve اِلَّا beraber değil, iki yüz küsur sene zamana kadar iman ve amel-i salih ile beraber bir taife-i azîme, hasarat-ı azîmeye karşı mücahedeye devam edeceğine işaret edip Fatiha’nın âhirinde صِرَاطَ الَّذٖينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ bin beş yüz kırk yedi (1547) veya bin beş yüz yetmiş yedi (1577) gösterdiği zamana hem

لَا تَزَالُ طَائِفَةٌ مِنْ اُمَّتٖى ظَاهِرٖينَ عَلَى الْحَقِّ حَتّٰى يَاْتِىَ اللّٰهُ بِاَمْرِهٖ

birinci cümle, bin beş yüz (1500) makamıyla âhir zamanda bir taife-i mücahidînin son zamanlarına ve ikinci cümle, bin beş yüz altı (1506) makamıyla galibane mücahedenin tarihine ve üçüncü cümle, bin