Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükrediyoruz ki sizdeki fevkalâde gayret ve çalışmak, matbaaya ihtiyaç bırakmıyor. Bu defa gönderdiğiniz risaleler çok güzel, çok mükemmel, çok da lüzumlu. Fakat ben sehvetmiştim. On Birinci Lem’a ile Telvihat-ı Tis’a’yı yazmadığımız halde, yazmışım zannediyordum. Minhacü’s-Sünne bizde var. On bir nükteden ibaret olan On Birinci Lem’a Mirkatü’s-Sünne ve Telvihat-ı Tis’a ile ve ona zeyl olarak dört hatveden ibaret, Risale-i Kader’in zeyli iken On Yedinci Söz’ün zeyline giren parça dahi Telvihat’a zeyl olarak yazılsa münasip olur. اَللّٰهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ âyetinin tecellisine bakan bir seyahat-i kalbiye-i hayaliyeye dair iki üç sahifelik Yirmi Dokuzuncu Mektub’un âhir kısımlarındaki parça dahi içlerinde bulunsa güzel olur.

Şimdi size, musibet yüzünden bir inayet-i hâssayı, fazla dua etmenize vesile olmak için yazıyorum:

Bugün dört saat evvel ben yalnız, Karadağ’ın hâlî ormanları içinde idim. Gayet titiz bir ata binmiştim. Ben binerken birden dizgin kayışı koptu. O da fena ürktü, ma’reke takıldı. Beni öyle fena bir tarzda çiftelerle yere düşürdü. Ben o halde sol elim ve sol ayağım kırılmış gibi ihtimal verdiğim gibi vaziyet de öyle gösteriyordu. At da başkasının malı. O hâlî orman içine daldı. Etrafta hiç kimse yok ki imdada yetişsin. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükrediyorum, el ayağım kırılmamış, çok ziyade incinmiş iken yine şemsiye ile yürüyebildim. O titiz at da ormana dalıp yolsuz bir istikamete, benim yürüyüşümle yürüyerek on beş dakikalık bir mesafeye bir saatte yetiştik. At su içmekte iken Nuriye isminde bir kadın geldi. Elinde ekmek, bir parça ekmeği ata verip tutuldu. Ben de Cenab-ı Hakk’a şükür, o vakit binebildim, odaya geldim. Birden öyle bir tufanlı yağmur oldu, hücremin önünde bir sel olarak gördük. Eğer o su, o Nuriye’ye rast gelmeseydi o hâlî yerde, o yağmur altında, at da başkasının malı, kaybolmak gibi çok musibetlerden Cenab-ı Hak muhafaza eyledi.

Bu küçük musibette dokuz cihette nimet olduğunu tasdik ettik. Ve bu nevi hıfz ve himayet, sizlerin samimi dualarınızın bir neticesi olduğu kanaatindeyiz. Ve bu dokuz cihetle medar-ı şükran hâdise dün aldığımız hediye-i Nuriyenin çok faydalı olduğuna işarettir. Çünkü darb-ı meselde meşhurdur ki: Bir şeyde zahmet ve meşakkat, alâmet-i makbuliyettir.