Feyzi’ye hitaben beyan edilen hakikat o tarafa da faydası olur diye leffen size gönderildi.

Umum kardeşlerime birer birer selâm ediyorum.

***

Feyzi kardeşim!

Sen, Isparta vilayetindeki kahramanlara benzemek istiyorsan tam onlar gibi olmalısın. Hapishanede –Allah rahmet eylesin– mühim bir şeyh ve mürşid ve cazibedar bir Nakşî evliyasından bir zat, dört ay mütemadiyen Risale-i Nur’un elli altmış şakirdleri içinde celbkârane sohbet ettiği halde, yalnız bir tek şakirdi muvakkaten kendine çekebildi. Mütebâkisi, o cazibedar şeyhe karşı müstağni kaldılar. Risale-i Nur’un yüksek, kıymettar hizmet-i imaniyesi onlara kâfi olarak kanaat veriyordu.

O şakirdlerin gayet keskin kalp basîreti şöyle bir hakikati anlamış ki: Risale-i Nur’la hizmet ise imanı kurtarıyor, tarîkat ve şeyhlik ise velayet mertebeleri kazandırıyor. Bir adamın imanını kurtarmak ise on mü’mini velayet derecesine çıkarmaktan daha mühim ve daha sevaplıdır. Çünkü iman, saadet-i ebediyeyi kazandırdığı için bir mü’mine, küre-i arz kadar bir saltanat-ı bâkiyeyi temin eder. Velayet ise mü’minin cennetini genişlettirir, parlattırır. Bir adamı sultan yapmak, on neferi paşa yapmaktan ne kadar yüksek ise bir adamın imanını kurtarmak, on adamı veli yapmaktan daha sevaplı bir hizmettir.

İşte bu dakik sırrı, senin Ispartalı kardeşlerin bir kısmının akılları görmese de umumunun keskin kalpleri görmüş ki benim gibi bîçare, günahkâr bir adamın arkadaşlığını evliyalara, belki de eğer bulunsaydı müçtehidlere dahi tercih ettiler.

Bu hakikate binaen bu şehre bir kutub, bir gavs-ı a’zam gelse seni on günde velayet derecesine çıkaracağım dese sen, Risale-i Nur’u bırakıp onun yanına gitsen Isparta kahramanlarına arkadaş olamazsın.

***