Bir saat tefekkür, bir sene ibadet-i nâfile hükmünde. Bir misali, Nur’un Hizb-i Ekber’idir diye müşahede ettim ve kanaat getirdim. (Hâşiye)

Sizlere Risaletü’n-Nur’un Hizb-i Ekber’ini ve Kur’an’ın Hizb-i A’zamını göndermek isterdim. Fakat Hizb-i A’zam çok uzun olduğundan daha yazdıramadım. Hizb-i Ekber ise tercüme etmek istedim, şimdilik vazgeçtim. Sizin gibi kardeşlerin tercümeye muhtaç olmadığını düşünüp yalnız Arabî suretini göndereceğim, inşâallah.

Sizlere evvelce Âyetü’l-Kübra’nın Birinci Makamı’nın hülâsası namıyla gönderdiğim parça, o hizbin esasıdır. İhtiyarsız, o esasa küçük fıkralar ve bazı kayıtlar ilâve edildiği vakit, birden başka bir şekil aldı; inkişaf ve inbisat ederek Âyetü’l-Kübra’nın misal-i musağğarı gibi şehadet-i tevhidiyesi parladı, manaları ziyalandı; ruhuma, kalbime, fikrime büyük bir inşirah vermeye başladı. Ben de en yorgunluk ve usanç zamanımda onu mütefekkirane okudum, büyük zevk ve şevk hissettim.

Bir suale cevap olarak yazdığım bir fıkrayı, size de faydası olur ihtimaliyle beyan ediyorum:

Evliya divanlarını ve ulemanın kitaplarını çok mütalaa eden bir kısım zatlar taraflarından soruldu:

“Risale-i Nur’un verdiği zevk ve şevk ve iman ve iz’an onlardan çok kuvvetli olmasının sebebi nedir?”

Elcevap: Eski mübarek zatların ekser divanları ve ulemanın bir kısım risaleleri imanın ve marifetin neticelerinden ve meyvelerinden ve feyizlerinden bahsederler. Onların zamanlarında imanın esasatına ve köklerine hücum yoktu ve erkân-ı iman sarsılmıyordu.

Şimdi ise köklerine ve erkânına şiddetli ve cemaatli bir surette taarruz var. O divanlar ve risalelerin çoğu has mü’minlere ve fertlere hitap ederler, bu zamanın dehşetli taarruzunu def’edemiyorlar.

Risaletü’n-Nur ise Kur’an’ın bir manevî mu’cizesi olarak imanın esasatını kurtarıyor ve mevcud imandan istifade cihetine değil belki

___

Hâşiye: Âyetü’l-Kübra’nın üçüncü menzilinin başında, Ahmed-i Farukî Risale-i Nur hakkında demiş ki: “Mütekellimînden biri gelecek, bütün hakaik-i imaniyeyi kemal-i vuzuh ile beyan ve ispat edecek.” Zaman ispat etti ki o adam, adam değil belki Risale-i Nur’dur. Ehl-i keşif Risale-i Nur’u, ehemmiyetsiz olan tercümanı suretinde keşiflerinde müşahede etmişler, bir adam demişler.