ferdiyet ve vahdaniyeti hakkıyla keşfedip ders veren bir risalet; gayet kat’î bir surette o tevhid, o ferdiyetin muktezasıdır ve lâzımıdır. Onlar, onu her halde isterler.

İşte o vazifeyi tam tamına yerine getiren Zat-ı Ahmediye aleyhissalâtü vesselâmın şahsiyet-i maneviyesinin derece-i ehemmiyetine ve ulviyetine ve bu kâinatın bir güneşi olduğuna şehadet eden pek çok delillerden, sebeplerden üç tanesini numune olarak beyan ediyoruz.

Birincisi

Umum ümmet, umum asırlarda işledikleri umum hasenatın bir misli اَلسَّبَبُ كَالْفَاعِلِ sırrınca, Zat-ı Ahmediye aleyhissalâtü vesselâmın sahife-i hasenatına geçtiği gibi umum ümmet, her günde ettikleri salavat duasının kat’î makbuliyeti cihetiyle, o hadsiz duaların iktiza ettikleri makam ve mertebeyi düşünmekle, şahsiyet-i maneviye-i Muhammediye aleyhissalâtü vesselâmın bu kâinat içinde nasıl bir güneş olduğu anlaşılır.

İkincisi

Âlem-i İslâm’ın şecere-i kübrasının menşei, çekirdeği, hayatı, medarı olan mahiyet-i Muhammediye aleyhissalâtü vesselâmın fevkalâde istidat ve cihazatıyla, âlem-i İslâmiyet’in maneviyatını teşkil eden kudsî kelimatı, tesbihatı, ibadatı en evvel bütün manalarıyla hissedip yapmaktan gelen terakkiyat-ı ruhiyesini düşün; habibiyet derecesine çıkan ubudiyet-i Muhammediyenin (asm) velayeti, sair velayetlerden ne kadar yüksek olduğunu anla!

Bir zaman bir tek tesbihin, bir tek namazda, sahabelerin tarz-ı telakkisine yakın bir surette bana inkişafı, bir ay kadar ibadet derecesinde ehemmiyetli göründü. Sahabelerin yüksek kıymetini onunla anladım. Demek bidayet-i İslâmiyede kelimat-ı kudsiyenin verdiği feyiz ve nurun başka bir meziyeti var. Tazeliği haysiyetiyle başka bir letafeti, bir taraveti, bir lezzeti var ki gaflet perdesi altında mürur-u zamanla gizlenir, azalır, perdelenir. Zat-ı Muhammediye (asm) ise onları menba-ı hakikisinden (Zat-ı Akdes’ten) turfanda, taze olarak fevkalâde istidadıyla almış, emmiş, massetmiş. Bu sırra binaen o zat, bir tek tesbihten, başkasının bir sene ibadeti kadar feyiz alabilir.

İşte bu nokta-i nazardan Zat-ı Muhammediye aleyhissalâtü vesselâmın, haddi ve nihayeti olmayan meratib-i kemalâtta ne derece terakki ettiğini kıyas et.

Üçüncüsü

Bu kâinatın Hâlık’ı, bu kâinattaki bütün makasıdının en ehemmiyetli medarı nev-i insan olduğundan ve bütün hitabat-ı