bir seyr ü seferdir; bir mevt ve adem ve zeval ve firak değil belki kemalâta kavuşmaktır.

Elhasıl: Madem Sâni’-i Zülcelal vardır ve bâkidir ve sıfât ve esması daimî ve sermedîdirler; elbette o esmanın cilveleri ve nakışları, bir manevî beka içinde teceddüd eder; tahrip ve fena, idam ve zeval değildirler. Malûmdur ki insan insaniyet cihetiyle ekser mevcudatla alâkadardır. Onların saadetleriyle mütelezziz ve helâketleriyle müteellimdir. Hususan zîhayat ile ve bilhassa nev-i beşerle ve bilhassa sevdiği ve istihsan ettiği ehl-i kemalin âlâmıyla daha ziyade müteellim ve saadetleriyle daha ziyade mesud olur. Hattâ şefkatli bir valide gibi kendi saadetini ve rahatını, onların saadeti için feda eder.

İşte her mü’min derecesine göre, nur-u Kur’an ve sırr-ı iman ile bütün mevcudatın saadetleriyle ve bekalarıyla ve hiçlikten kurtulmalarıyla ve kıymettar mektubat-ı Rabbaniye olmalarıyla mesud olabilir ve dünya kadar bir nur kazanabilir. Herkes derecesine göre bu nurdan istifade eder. Eğer ehl-i dalalet ise kendi elemiyle beraber, bütün mevcudatın helâketiyle ve fenasıyla ve zahirî idamlarıyla, zîruh ise âlâmlarıyla müteellim olur. Yani onun küfrü, onun dünyasına adem doldurur, onun başına boşaltır; daha cehenneme gitmeden cehenneme gider.

Dördüncü Remiz

Çok yerlerde dediğimiz gibi bir padişahın sultan, halife, hâkim, kumandan gibi muhtelif unvanlar ve sıfatlardan neş’et eden muhtelif ayrı ayrı devair-i teşkilatı olduğu gibi, Cenab-ı Hakk’ın esma-i hüsnasının hadd ü hesaba gelmez türlü türlü tecelliyatı vardır. Mahlukatın tenevvüleri ve ihtilafları, o tecelliyatın tenevvülerinden ileri geliyor.

İşte her kemal ve cemal sahibi, fıtraten cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi sırrınca, o muhtelif esma dahi daimî ve sermedî oldukları için daimî bir surette Zat-ı Akdes hesabına tezahür isterler, yani nakışlarını görmek isterler; yani kendi nakışlarının âyinelerinde cilve-i cemallerini ve in’ikas-ı kemallerini görmek ve göstermek isterler, yani kâinat kitab-ı kebirini ve mevcudatın muhtelif mektubatını ânen fe-ânen tazelendirmek, yani yeniden yeniye manidar yazmak, yani bir tek sahifede ayrı ayrı binler mektubatı yazmak ve her bir mektubu, Zat-ı Mukaddes ve Müsemma-yı