ebna-yı cinsiyle alâkadardır. Ne kadar umumî olursa o kadar da elemi fazla olur.

Ey şek cephesinde, gaflet gölgesinde istirahate çekilen bîçare! Gaflet serinliğinde, şek içinde zevk ettiğin lezzeti lezzet sanma. O, zehirli baldır. Az bir zaman sonra cehennemî bir azaba inkılab edecektir.

Eğer âlâmın lezaize, nârın nura inkılab etmesi emelinde isen evkat-ı hamsede rükû ve sücud kancasıyla gururun hortumunu bük, sık, başını kır, imanı doldur. Sonra âyâta tefekkür ile taate devam eyle ki şek ve gaflet perdeleri yırtılsın. Dalâletten bulmadığın, necat halâveti ile münâcat lezzeti ortaya çıksın.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Ubudiyette ancak teslimiyet vardır. Tecrübe, imtihan yoktur. Çünkü seyyid, efendi; abdini, hizmetkârını tecrübe ve imtihan edebilir. Fakat abd, seyyidini imtihan etmek salahiyetinde değildir. Ve keza insan Rabb’ini, Hâlık’ını tecrübe edemez.

***