Dördüncüsü: Birinciler evvelen ve bizzat Hakk’a, nazar-ı tebeî olarak halka bakarlar. İkinciler, evvelen ve bizzat halka bakarlar.

Beşincisi: Birinciler, Hudâ-peresttirler. İkinciler, hodperesttirler.

اَيْنَ الثَّرٰى مِنَ الثُّرَيَّا وَاَيْنَ الضِّيَاءُ السَّاطِعُ مِنَ الظُّلْمَةِ الطَّامِسَةِ

***

Tenvir

Mesela küre-i arz, rengârenk muhtelif ve küçük küçük cam parçalarından farz olunursa her biri başka haysiyetle levnine ve cirmine ve şekline nisbet ile şemsten bir feyiz alacaktır. Şu hayalî feyiz ise ne güneşin zatı ve ne de ayn-ı ziyasıdır. Hem de ziyanın temasili ve elvan-ı seb’asının tesaviri ve güneşin tecellisi olan şu gûnagûn ve rengârenk çiçeklerin elvanı faraza lisana gelseler her biri “Güneş benim gibidir.” veyahut “Güneş benim.” diyeceklerdir.

اٰنْ خَيَالَاتٖى كِه دَامِ اَوْلِيَاسْتْ § عَكْسِ مَهْرُويَانِ بُوسْتَانِ خُدَاسْتْ

Fakat ehl-i vahdetü’ş-şuhudun meşrebi, fark ve sahvdır. Ehl-i vahdetü’l-vücudun meşrebi mahv ve sekirdir. Safi meşrep ise meşreb-i ehl-i fark ve sahvdır.

تَفَكَّرُوا فٖى اٰلَاءِ اللّٰهِ وَلَا تَفَكَّرُوا فٖى ذَاتِهٖ فَاِنَّكُمْ لَنْ تَقْدِرُوا

حَقٖيقَةُ الْمَرْءِ لَيْسَ الْمَرْءُ يُدْرِكُهَا فَكَيْفَ كَيْفِيَّةُ الْجَبَّارِ ذِى الْقِدَمِ §

هُوَ الَّذٖى اَبْدَعَ الْاَشْيَاءَ وَاَنْشَاَهَا فَكَيْفَ يُدْرِكُهُ مُسْتَحْدَثُ النَّسَمِ

Nokta’nın ikinci kısmı, haşir ve melaike ve beka-yı ruha ait olduğundan ve bu hakikatleri kerametli Yirmi Dokuzuncu Söz ve Onuncu Söz gayet parlak bir surette izah ettiğinden onlara havale edilerek buraya dercedilmedi. Üçüncü kısım ise on dört dersten ibaret Nur’un İlk Kapısı namıyla ayrıca neşredildi.

Said Nursî

***