O cüz’iyat bütün hüceyratıyla لَا مُتَصَرِّفَ فِى الْحَقٖيقَةِ اِلَّا هُو diye şehadet eder. Ve o hüceyrat bütün zerratıyla لَا نَاظِمَ اِلَّا هُو diye ilan-ı şehadet eder. Çünkü cevahir-i ferde arasındaki haytın bir olduğu böyle iktiza eder.

Ve o zerrat bütün esîriyle لَا اِلٰهَ اِلَّا هُو cevheresiyle ilan-ı tevhid eder. Çünkü esîrin besateti, sükûnu, intizamla emr-i Hâlık’a sürat-i imtisali, böyle iktiza eder.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Hiçbir insanın Cenab-ı Hakk’a karşı hakk-ı itirazı yoktur ve şekva ve şikayete de haddi yoktur. Çünkü şikayet eden ferdin hilaf-ı hevesini iktiza eden nizam-ı âlemde binlerce hikmet vardır. O ferdi irza etmekte, o bin hikmetin iğdabı vardır. Bir ferdi razı etmek için bin hikmet feda edilemez.

وَلَوِ اتَّبَعَ الْحَقُّ اَهْوَٓاءَهُمْ لَفَسَدَتِ السَّمٰوَاتُ وَالْاَرْضُ

Eğer her ferdin keyfine göre hareket edilirse dünyanın nizam ve intizamı fesada gider.

Ey müteşekki! Sen nesin? Neye binaen itiraz ediyorsun? Cüz’î hevesini külliyat-ı kâinata mühendis mi yapıyorsun? Kokmuş olan zevkini nimetlerin derecelerine mikyas ve mizan mı yapıyorsun? Ne biliyorsun ki zannettiğin nimet nıkmet olmasın. Senin ne kıymetin var ki sineğin kanadına muvazi olmayan hevesini tatmin ve teskin için felek çarklarıyla hareketten teskin edilsin!

İ’lem eyyühe’l-aziz! Cesedin bir uzvundaki bir hüceyrede yapılan tasarruf, en evvel cesedi tasavvur etmeye mütevakkıftır. Çünkü küllün nakışlarıyla, ahvaliyle cüzün çok alâka ve münasebetleri vardır. Öyle ise cüzde tasarruf, Hâlık-ı küll’ün emri altındadır.

İ’lem eyyühe’l-aziz! Hevam, balık gibi küçük hayvanların yumurtalarını, haşerat ve nebatatın tohumlarını, pek büyük bir rahmetle, bir lütuf ile, bir hikmetle hıfzeden Sâni’-i Hakîm’in hafîziyetine lâyık mıdır ki âhirette semere veren ağaçlara çekirdek olacak a’malinizi hıfzetmesin, ihmal etsin? Halbuki sen hâmil-i emanet, halife-i arzsın.