Yedinci Reşha

Arkadaş! O zatı harekete getirip o inkılabları kendisine yaptıran ancak bir kuvve-i kudsiyedir. Evet, bilhassa Ceziretü’l-Arap’ta yaptığı inkılab ve icraata bak!

O sahralarda, o çöllerde, âdetlerini muhafazada çok mutaassıp ve asabiyetlerinde fevkalâde inatçı ve kasavet-i kalp ve merhametsizlikte emsalsiz ve hattâ diri diri kızlarını toprağa gömüp öldürürlerken müteessir bile olmayan pek çok vahşi kavimler oturmakta idiler. O zat-ı nurani, kısa bir zamanda o kavimlerin ahlâk-ı seyyielerini kaldırarak ahlâk-ı hasene ile tebdil ettirdi. Hattâ o zat-ı mürşidin (asm) telkin ettiği iman nuru sayesinde o vahşi insanlar, insan âleminde insanlara muallim oldular. Ve medeniyet dünyasında medenilere üstad oldular.

O zatın (asm) şu kadar geniş ve azîm saltanatı, yalnız zahirî bir saltanat değildir. Daha geniş ve daha derin yerde saltanat-ı bâtıniyesi vardır ki bütün kalpleri ve akılları kendisine cezb ve celbetmiştir. Ve bütün ruhları ve nefisleri teshir etmiştir ki kalplere mahbub, akıllara muallim ve tenvir edici ve nefislere mürebbi ve ruhlara sultan olmuş ve olmaktadır.

Sekizinci Reşha

Arkadaş! Bilirsin ki sigara gibi küçük bir âdeti, bir şeyi tiryakisinden ref’etmek pek zahmettir. Hattâ büyük bir hâkim, büyük bir azim ile küçük bir kavimde itiyad edilen bir hasleti kaldırmakta büyük müşkülata rast gelir. Halbuki bu zat-ı nurani; pek çok âdetleri, pek çok asabî, inatçı kavimlerden, cüz’î bir kuvvetle, kısa bir zamanda kaldırarak yerlerini yüksek, nezih ahlâk ve âdetler ile doldurmuştur.

Evet, Hazret-i Ömer İbnü’l-Hattab radıyallahu teâlâ anhın İslâmiyet’ten evvel ve sonraki halleri bu meseleye güzel bir misaldir. Bunun gibi icraat-ı esasiyesinden binlerce hârikalar vardır. O zatın o zamandaki icraatına hârika diyoruz. Acaba bu zamanın yüzlerce feylesofları, o zamanda, o vahşet-âbâd cezireye gidip pek uzun zamanlarda o vahşileri ıslah için çalışsalar o zat-ı mürşidin bir senede