mu’cizü’l-beyaniyle o kıssayı aldı. Ve suver-i müteaddidede gösterdi. Her bir ciheti hüsn-ü istimal etti. Fenn-i beyanın seharesi, belâgatına secde ber zemin-i hayret ve muhabbet ettiler.

Ey birader! Bu meselede olan hayal meyal belâgat, bu esalib ile sana öyle bir şecereyi tersim eder ki cesîm urûku müteşâbike, uzun boğumları mütenasika ve müteşaib dalları müteanika, meyve ve semeratı mütenevvia olan bir şecere-i hakikat sana tasvir eder. Eğer istersen Altıncı Mesele’ye temaşa et. Zira çendan müşevveş ise bir derece bu meselenin bir parçasına misal olabilir.

Tenbih ve İ’tizar:

Ey birader! Bilirim ki şu makale sana gayet muğlak görünüyor. Fakat ne çare, mukaddimenin şe’ni icmal ve îcazdır. Kütüb-ü selâsede sana tecelli edecektir.

Onuncu Mesele

Kelâmın selaseti ise bir derece hissiyattan tafralık ve iştibak etmemek ve tabiatı taklit ve harice temessül ve mesîl-i garazda sedad ve maksat ve müstekarrın temeyyüzüdür. Şöyle ki:

Kelâmda hissiyatta tamam olmadan çifte atmak, başkasıyla mezcetmek, selasetini tağyir eder. Ve nizamsız iştibaktan tevakki ve maânî-i müteselsileden tederrüc lâzımdır.

Hem de sanat-ı hayaliyesiyle tabiata şakirdlik etmek gerektir. Tâ tabiatın kavanini onun sanatında in’ikas edebilsin.

Hem de tasavvuratını öyle hariciyata muhâkî ve müşakil etmek lâzımdır. Faraza tasavvuratı dimağdan kaçıp hariçte tecessüm etseler hariç onları istilhak ve neseblerini inkâr etmesin ve desin: “Onlar benim.” veyahut “Keennehu” veyahut “Benim veledimdir.”

Hem de garazın mesîlinde ve kasdın mecrasında teferruk etmemek için sedad etmek, çeleçepe (*) temayül etmemektir. Tâ canibler garazın kuvvetini teşerrüb etmekle ehemmiyetsiz etmesin. Belki köşeler, tazammun ettikleri taravet ve letafetiyle zenav gibi garaza imdat ve kuvvet vermek gerektir.

___

* Bu kelime Kürtçedir.