Yani yağmurun geç gelmesini ona teşekki eder. Mahbubun ağız suyu gibi suyunu emer.

Acaba yeri Mecnun, sehabı Leyla haletlerinde bu şiir sana tahyil etmiyor mu?

Tenbih:

Bu şiiri güzel gösteren, içindeki hayalin hakikate bir derece müşabehetidir. Zira yağmur gecikse sonra gelse toprak vız vız gibi bir savtı çıkartarak suyunu çeker. Bu hali gören geçliğine ve şiddet-i ihtiyacına intikal ettiğinden, meşhur deveranın sırrıyla ve tevehhümün tasarrufatıyla bir muaşaka ve mükâleme suretine ifrağ eder.

İşaret:

Her bir hayalde bu çiznok gibi bir dane-i hakikat bulunmak şarttır.

Üçüncü Mesele

Kelâmın elbise-i fâhiresi veyahut cemali ve sureti, üslup iledir. Yani kalıb-ı kelâm iledir. Şöyle ki:

Ya dikkat-i nazar veya tevaggul veya mübaşeret veya sanatın telakkuhuyla hayalde tevellüd eden temayülatın hususiyatından teşekkül eden suretlerden terekküp eden istiare-i temsiliyenin parçaları telahuk ettiklerinden tenevvür ve teşerrüb ve teşekkül eden üslup, kelâmın kalıbı olduğu gibi cemalin madeni ve hulel-i fâhirenin destgâhıdır.

Güya aklın borazanı denilmeye şâyan olan irade ses etmekle, kalbin karanlık köşelerinde yatan manalar çıplak, yalın ayak, baş açık olarak çıktıklarından mahall-i suver olan hayale girerler. O hazinetü’l-hayalde buldukları sureti giyerler. En ekall bir yazmayı sarar veya bir pabucu giyer, lâekall bir nişan ile çıkar. Hiç olmazsa bir düğme ile veya bir kelime ile kendinin nerede terbiye olduğunu gösterir.

Eğer bir kelâmın –fakat tabiattan çıkmış bir kelâmın– üslubunda im’an-ı nazar edersen kendi sanatı içinde işleyen mütekellimi o âyine-misal üslubun içinde göreceksin. Hattâ nefsini nefesinden ve sesinden,