Yedinci Mukaddime

Mübalağa ihtilalcidir. Şöyle ki:

Beşerin seciyelerindendir, telezzüz ettiği şeyde meylü’t-tezeyyüd ve vasfettiği şeyde meylü’l-mücazefe ve hikâye ettiği şeyde meylü’l-mübalağa ile hayali hakikate karıştırmaktır. Bu seciye-i seyyie ile iyilik etmek, fenalık etmek demektir. Bilmediği halde tezyidinden noksan, ıslahından fesat, medhinden zem, tahsininden kubuh tevellüd eder. Zira muvazenet ve tenasüpten nâşi olan hüsnü مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُ ihlâl eder.

Nasıl ki bir ilacı istihsan edip izdiyad etmek, devayı dâ’e inkılab etmektir. Öyle de hiçbir vakit hak ona muhtaç olmayan mübalağalı tergib ve terhib ile gıybeti, katle müsavi veya ayakta bevletmek, zina derecesinde göstermek veya bir dirhemi tasadduk etmek, hacca mukabil tutmak gibi muvazenesiz sözler, katl ve zinayı tahfif ve haccın kıymetini tenzil ediyorlar.

Bu sırra binaen, vaiz hem hakîm hem muhakemeli olmalıdır. Evet muvazenesiz vaizler, çok hakaik-i neyyire-i diniyenin husufuna sebep olmuşlardır.

Mesela, inşikak-ı kamer olan mu’cize-i mütevatire-i bâhireyi, meylü’l-mücazefe ile arza nüzul ile peygamberin cebine girip çıkmış olan ilâve, o güneş-misal mu’cizeyi Süha yıldızı gibi mahfî ve kamer-misal olan bürhan-ı nübüvveti münhasif ettiği gibi münkirlerinin bahanelerine kapılar açtı.

Hasıl-ı kelâm: Her muhibb-i dine ve âşık-ı hakikate lâzımdır: Her şeyin kıymetine kanaat etmek ve mücazefe ve tecavüz etmemektir. Zira mücazefe kudrete iftiradır ve “Daire-i imkânda daha ahsen yoktur.” olan sözü, İmam-ı Gazalî’ye dediren hilkatteki kemal ve hüsne adem-i kanaattir ve istihfaf demektir.

Ey muhatap efendi! Bazen bürhanın hizmetini temsil de görüyor. Öyleyse bak: Nasıl elmas, altın, gümüş, rasas, hadîd ilâ âhir her birinin birer kıymet ve hâsiyet-i mahsusası vardır ve mütehaliftir. Öyle de dinin makasıdı, kıymet ve edillece mütefavittir. Birinin yeri hayal olsa ötekinin vicdandır. Beriki, sırrın sırrındadır.