Sekizinci Ders

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ

وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَادٖى عَنّٖى فَاِنّٖى قَرٖيبٌ اُجٖيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِ ۞

اُدْعُونٖٓى اَسْتَجِبْ لَكُمْ ۞ قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبّٖى لَوْلَا دُعَٓاؤُكُمْ

Şu âyetler, duanın mühim bir esas-ı ubudiyet olduğunu gösteriyor.

Ey hakikat-i halden gafil müddeî! Dava ediyorsun ki: “Dua ediliyor, cevap verilmiyor. Âyet ise âmmdır.”

Evvelen: Cevap vermek ayrıdır, kabul etmek ayrıdır. Belki cevap vermek daimîdir. Fakat is’af-ı hâcet, mücîbin hikmetine tabidir.

Mesela sen, tabibi çağırıyorsun. Dersin ki: “Ey hekim!”