tefekkür-ü imanî, bir sene taat hükmüne geçtiği gibi inşâallah onların sıkıntıları da öyle sevaba medar olur. Onlar da merak edip teessür ile değil, ferah ve sürur ile karşılamalı. Fakat Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahu anhın iki kere سِرًّا بَيَانَةً ، سِرًّا تَنَوَّرَتْ demesine binaen biz, her vakit ihtiyatlı olmak ve tam sakınmak vaziyetini muhafaza etmeye mükellefiz.

Risale-i Nur’un mensupları, şuur ve ihtiyarları haricinde birbiriyle münasebettar, birbirinin hâdiseleriyle alâkadar olduğuna bir delil de bugünlerde oldu. Şöyle ki:

Oradaki hâdisenin vukuundan bugüne kadar, buradaki muhtelif tabakalardaki talebelerin vaziyetleri, ehemmiyetli bir hâdise yüzünden değişmiş gibi çekinmek ve münafıkların nazarını kendilerine ve bizlere celbetmemek için tevakkuf devresi geçti. Hem Nazif gibi birçok zatın rüyalarının tabirleriyle, sizin hâdiseniz olduğunu anladık.

Umum kardeşlerimize birer birer hususan musibetzedelere selâm ve dua ediyoruz. Cenab-ı Hak onları çabuk kurtarıp (Hâşiye) vazifelerinin başlarına geçirsin, âmin!

Kardeşiniz

Said Nursî

***

Risale-i Nur’un mühim bir rüknü olan Hâfız Ali’nin (rh) fıkrasıdır

Aziz Üstadım Efendim!

“Bu acib zamanın en büyük tehlikesi, hadîs-i şerifle sabit olan âhir zamanda çok ehl-i sefahet ve gaflet dünyadan imansız çıkmak yarasını lisan-ı Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’la, kabre iman ile girmek ilacıyla tedavi eden Risaletü’n-Nur şakirdlerine bir hüccet-i kātıa bahşeden Risaletü’n-Nur’a hizmet, acaba âciz insanların cüz’î ve fazl-ı İlahî ile hizmetleri nasıl mukabele eder; belki her iki cihetle bir fazl-ı İlahîdir.” beyan buyurulduktan sonra, nasıl gecenin zulümatında yanan bir nur ve bir ziya lisan-ı hal-i şavkıyla bütün ruh sahiplerini,

___

Hâşiye: Bu dua hârika bir surette kabul oldu, pek çabuk kurtuldular.