Böyle uzun yazmak ve ziyade ehemmiyet vermek israf olmaz. Çünkü manası olan inayet ve iltifat-ı rahmet muraddır. Ve o bahis de manevî bir şükürdür.

Risale-i Nur şakirdlerinden

Emin, Feyzi

***

Risale-i Nur eczalarını mahkemeden alıp bana getirip teslim eden Hâfız Mustafa’ya hitaptır.

بِاسْمِهٖ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلَّا يُسَبِّحُ بِحَمْدِهٖ

اَلسَّلَامُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ رَسَائِلِ النُّورِ

Sen binler safalarla geldin, beni ebedî minnettar ettin. Ve sadık arkadaşların ile Risale-i Nur’un serbestiyetine hizmetiniz o derece büyük ve kıymettardır, değil yalnız bizi ve Risale-i Nur şakirdlerini belki bu memleketi belki âlem-i İslâm’ı manen minnettar ettiniz ki ehl-i imanın imdadına yetişmeye Risale-i Nur’un yolunu serbestçe açtınız. Ben, bir seneden beri seni ve seninle beraber Risale-i Nur’un bu serbestiyetine çalışanları, Hâfız Ali ve Hüsrev gibi Risale-i Nur’un kahramanlarıyla beraber manevî kazançlarıma ve dualarıma şerik etmişim hem devam edecek. Buraya kadar yoldaki her bir dakika, bir gün hizmette bulunmak gibi beni minnettar eyledin.

Hâkim-i âdil namını alan malûm zatı ve lehimizde onunla beraber çalışanları, bu hakiki adalete hizmetleri için âhir ömrüme kadar unutmayacağım. Altı yedi aydır onları da aynen manevî kazançlarıma şerik ediyorum. Bana teslim ettikleri Risalelerin bir kısmını, kardeşlerime cevap vereceğim, bütününü yazsınlar, onlara hediye edeceğim. Çünkü onlar, Risale-i Nur’un bundan sonraki hizmetine tam hissedardırlar.

Bu meselede ben, Denizli şehrini kendi karyeme arkadaş edip bütün emvatını ve ehl-i imanın hayatta olanlarını hem kendim hem Risale-i Nur’un talebeleri, manevî kazançlarımıza hissedar etmeye karar verdik. Denizli Hapishanesini de bir imtihan medresemiz telakki ediyoruz.